Stablecoin’ler, kripto varlık araçlarından ana akım ödeme altyapısına dönüşüyor. Bu değişim iki düzeyde gözlemleniyor: aşağıdan yukarıya pazar talebi ve yukarıdan aşağıya altyapı inovasyonu.
Talep tarafında, gelişmekte olan piyasalara örnek verilebilir. Castle Island Ventures tarafından yayınlanan bir araştırma, Brezilya ve Hindistan gibi finansal altyapısı zayıf bölgelerde stablecoin’lerin yalnızca kripto para birimi olmanın ötesine geçerek, günlük finansal ihtiyaçlarda önemli bir araç haline geldiğini gösteriyor. Yerel halk stablecoin’leri servet koruma, ödeme, para transferi ve tasarruf amaçlı kullanarak, geleneksel finansın bıraktığı boşlukları dolduruyor. Aynı zamanda yerel para biriminin değer kaybı ve enflasyonla baş etmelerine yardımcı oluyor. Bu tabandan gelen benimseme modeli, stablecoin’lerin temel bir finansal altyapı olarak önemini ortaya koyuyor.
Altyapı tarafında, Stripe’ın Bridge’i 1,1 milyar dolara satın alması, ödeme teknolojisi devlerinin bu dönüşümdeki yerini pekiştiriyor. Bridge’in sunduğu API hizmetleri sayesinde Stripe, ödeme maliyetlerini ciddi oranda azaltmayı başardı. Örneğin, Base ağı üzerinden yapılan bir USDC gönderimi, geleneksel sınır ötesi ödemelerdeki ortalama 44 dolarlık işlem maliyetiyle karşılaştırıldığında 0.01 dolardan daha düşük bir maliyete ulaşabiliyor. Ayrıca Stripe, Asya, Afrika ve Latin Amerika gibi geleneksel finans sistemlerinin zayıf olduğu bölgelere pazar erişimini genişletti.
Bu satın alma, Stripe açısından yalnızca maliyet avantajı sağlamadı; aynı zamanda şirketin bir ödeme arayüzü sağlayıcısından altyapı operatörüne dönüşümünü simgeliyor:
Bridge öncesinde Stripe, Visa ve Mastercard gibi geleneksel sistemlere bağımlı bir arayüz sağlayıcısıydı. Bu yapı, ödeme sürecine bankalar, ödeme ağları ve takas kuruluşları gibi pek çok aracı katıyor, her biri ayrı ücret ve gecikme yaratıyordu.
Bridge’in satın alınmasıyla Stripe, arka uç altyapısını doğrudan kontrol eden bir yapıya geçti. Artık stablecoin’leri kullanarak ödemeleri kendi altyapısı üzerinden doğrudan gerçekleştirebiliyor ve bu sayede geleneksel aracıları devre dışı bırakabiliyor.
Sınır ötesi ödemeler örneğinde, geleneksel modelde şirketler Latin Amerika’ya stablecoin göndermek istediklerinde; çapraz zincir kanalları, yerel fiat sistemleri, KYC doğrulamaları ve likidite yönetimi gibi karmaşık süreçleri yönetmek zorundaydı.
Bridge, bu karmaşık süreci geliştirici dostu API’larla sadeleştiriyor. Şirketler, altyapı ayrıntılarına veya regülasyon sorunlarına takılmadan, yalnızca API’yi çağırarak ödeme işlevselliğine sahip olabiliyor.
Stablecoin ödeme altyapı pazarı yeniden şekilleniyor. Bridge gibi kapsamlı çözümler sunan platformlar, teknoloji devleriyle entegrasyon üzerinden ölçek avantajı elde edecek. Bölgesel veya sektörel API sağlayıcıları ise ücret politikası, hizmet kapsamı ve uyumluluk seviyesi temelinde farklılaşarak rekabet edecek.
Öte yandan, Cobo gibi altyapı sağlayıcılar, işletmelere hızlı bir şekilde sınır ötesi stablecoin ödeme yetenekleri kazandırmak amacıyla şunlara odaklanacak:
Öncü borsaların tekel avantajı kırılıyor. Önceki boğa piyasalarında önde gelen borsalar, ölçek ekonomilerinden faydalanarak piyasa büyümesinden doğan kazançları neredeyse tek başlarına topluyordu. Ancak veriler, bu tekel yapısının artık ciddi zorluklarla karşı karşıya olduğunu gösteriyor.
Binance örneği üzerinden bakarsak: Listeleme avantajı zayıflamış durumda. 2024 CEX Piyasa Raporu’na göre (0xScope), Binance’in spot piyasa payı yıllık bazda %50,9’dan %42,5’e düştü. Listelenen token’ların ortalama getirisi yaklaşık %10 azalırken, ortalama getiri oranı -%36 oldu. Bu, Binance’in yüksek piyasa değerine sahip projeleri listelemedeki gecikmeleri ve stratejik eksiklikleri nedeniyle token fiyatlarının zayıflamasına bağlanıyor.
Bu sırada, daha esnek yapıya sahip orta ölçekli platformlar ve DEX’ler hızla yükseliyor ve piyasa dinamiklerini değiştiriyor.
Veriler, borsaların rekabet avantajının “ölçek ekonomisi”nden “verimlilik odaklı” modellere kaydığını gösteriyor. Bu geçiş, özellikle meme coin’ler ve topluluk temelli projelerde net bir şekilde görülüyor. Piyasa fırsatlarını hızlı yakalayabilen ve hızlı hareket edebilen borsalar, genellikle 24-48 saat içinde işlem hacminde büyük artış yaşıyor. “Hızlı listeleme – viral yayılım – kullanıcı büyümesi” döngüsü, borsa rekabetini yeniden şekillendiriyor.
Verimlilik avantajlarının yanında, teknolojik gelişmeler de borsalar arasındaki farkı daraltıyor. FTX’in çöküşü, karşı taraf riski konusundaki endişeleri artırdı. Mevcut boğa piyasasının büyük ölçüde kurumsal sermayeyle besleniyor olması ve bu yatırımcıların güvenlik hassasiyeti, lisanslı ve güvenilir platformlara yönelimi artırdı.
Ancak, Superloop gibi teknik çözümler bu kalıplara meydan okuyor. Büyük uyum bütçeleri olmayan orta ölçekli borsalar bile artık lisanslı platformlarla benzer güvenlik düzeylerine ulaşabiliyor. Superloop, varlık eşleme sistemiyle tam varlık izolasyonu sağlıyor: Kullanıcı varlıkları üçüncü taraf bir saklayıcıda tutuluyor ve borsa yalnızca bu varlıkların “eşlenmiş tutarları” kadar işlem yapabiliyor. Böylece, varlıkların kötüye kullanım riski kökten ortadan kaldırılmış oluyor.
Geleneksel merkezi borsaların rekabet yapısı değiştikçe, merkeziyetsiz borsalar (DEX’ler) yükselişe geçiyor. Zincir üstü ticaret altyapısının olgunlaşmasıyla, kullanıcılar ve likidite giderek zincir üstüne taşınıyor. DEX’ler, şeffaflık ve varlıkların kullanıcı kontrolünde olması gibi doğuştan gelen avantajların ötesinde, işlem maliyetleri ve likidite açısından da merkezi borsalarla rekabet etmeye başlıyor. HyperLiquid gibi hibrit sipariş defteri-AMM modelleri, CEX ile DEX arasındaki çizgileri bulanıklaştırarak, sektörü daha verimli ve şeffaf bir yöne itiyor.
Özellikle meme coin ticareti gibi niş alanlarda, DEX’ler belirgin bir üstünlük sergiliyor. En çarpıcı örnek, $TRUMP tokeninin lansmanı oldu. $TRUMP hiçbir merkezi borsada listelenmeden, yalnızca DEX’ler ve topluluk desteğiyle saatler içinde milyarlarca dolarlık piyasa değerine ulaştı. Bu vaka, DEX’lerin hızlı değişen piyasa trendlerine daha çevik yanıt verebildiğini ve kullanıcı deneyiminde merkezi platformlara göre daha etkin olabildiğini gösterdi.
Büyük miktarda SOL ve USDC, $TRUMP satın almak için CEX’lerden DEX’lere aktı ve DEX’lerin pratik avantajlarını net şekilde ortaya koydu. Bu kullanıcı davranışı, merkezi borsaların yeni trendleri yakalama konusunda yavaş kaldığını ve zincir üstü çözümlerin hızla değer kazandığını gözler önüne seriyor.
2025 itibarıyla, kripto borsa sektöründe şu üç ana aktör arasında rekabetin şekilleneceği öngörülüyor:
Her platform, farklı pazar segmentlerinde kendine özgü değer teklifleriyle konumlanacak.
Bitcoin’in Katman 2 ağı (L2) hâlâ yeterince ciddiye alınmıyor ve BTCFi’nin yeniden değer kazanma potansiyeli göz ardı ediliyor. Katman 2, yalnızca Bitcoin’in kullanım alanlarını genişletmenin ve “dijital altın”dan çok işlevli bir para birimine geçişinin anahtarı değil, aynı zamanda Bitcoin ağının uzun vadeli güvenliği için de hayati bir yapı taşıdır.
Ethereum L2’lerden farklı olarak, Bitcoin L2’ler çok daha büyük bir pazar ölçeğine ve finansal hacme sahiptir (“All in L2”) ve daha yüksek güvenlik gereksinimleri barındırır. Bu farklılıklar, değerleme sistemini temelden yeniden şekillendirecek ve nihayetinde trilyon dolarlık bir pazarın kapılarını aralayacaktır.
Bitcoin protokolü, doğası gereği güvenlik ve merkeziyetsizliği önceleyen bir yapıya sahip olsa da, yalnızca “dijital altın” olmak artık yeterli değil. Hatta bir değer saklama aracı olarak bile, Bitcoin’in daha güçlü gizlilik korumaları, öz saklama olanakları ve ölçeklenebilirliğe ihtiyacı var. Tüm bu ihtiyaçlar, yalnızca Katman 2 çözümleri ile sağlanabilir. Aksi halde, kullanıcılar merkezi saklama çözümleri ya da diğer blok zincirlerinden “wrapped” token’lar gibi merkezi alternatiflere yönelecekler ki bu, Bitcoin’in temel felsefesiyle çelişir.
Ayrıca, blok ödüllerinin giderek azalması Bitcoin’in güvenliğini tehdit ediyor. L2 çözümleri ise, yerleşim ve veri erişilebilirliği gibi teknik ihtiyaçlar nedeniyle işlem ücretlerini artırarak ağın ekonomik güvenliğini dolaylı olarak destekleyebilir.
Bitcoin, piyasa değeri bakımından en büyük kripto para birimi konumunda ve Ethereum’un yaklaşık 4,9 katı büyüklüğünde bir temel değere sahip. Ancak L1 üzerinde programlanabilirlik sınırlı olduğu için DeFi, gizlilik araçları veya diğer gelişmiş uygulamalar Bitcoin üzerinde doğrudan çalıştırılamaz. Bu da inovasyon ve gelişmelerin tamamının L2’de gerçekleşmesi gerektiği anlamına gelir.
Ethereum’da L1 ve L2 arasında fonlar ve geliştirmeler dağılırken, Bitcoin ekosisteminde L2 merkezli bir büyüme söz konusudur. Bu “All in L2” yaklaşımı, Bitcoin’in büyük piyasa değerine eklendiğinde, BTC L2’nin zamanla ETH L2’yi geçmesi olasılığını oldukça güçlü kılar.
Örneğin Shenyu’ya göre, BTCFi sektörü kısa vadede birkaç milyar dolarlık piyasa değerine ulaşabilirken, uzun vadede Ethereum’un tarihi zirvesini aşarak trilyon dolarlık bir değere ulaşabilir.
Ethereum L2’lerin geliştirme önceliği çoğunlukla düşük işlem ücretleri ve hızlı işlemlerken, Bitcoin L2’ler için odak noktası güvenliktir. Bitcoin L1’de uygulama desteği sınırlı olduğundan, tüm işlemler ve uygulamalar L2’ye taşınmak zorundadır. Bu da, L2 üzerinde yüksek değerli ve kritik işlemlerin yapılacağı anlamına gelir — dolayısıyla güvenlik standardı çok daha yüksek olmalıdır.
Bu noktada, risk hassasiyeti yüksek olan geleneksel kurumsal kullanıcıların eğilimi, tamamen doğrulanabilir ve güvenli çözümleri tercih etmektir. Bu talebi karşılamak üzere bazı şirketler, Bitcoin L2’lerin daha sağlam güvenlik altyapıları ile geliştirilmesi için çalışıyor.
Örneğin: Cobo, Bitcoin L2’lerde güvenliği artırmak için MPC (Çok Taraflı Hesaplama) tabanlı çoklu imza teknolojileri ve Babylon BTC Staking API sunarak geliştiricilerin ve kullanıcıların güvenlik risklerini azaltmalarına yardımcı oluyor ve BTC L2 çözümlerine güven inşa edilmesini sağlıyor.
2024 yılında kripto sektöründeki en büyük tekil saldırı, 55,48 milyon dolarlık kayıpla gerçekleşti ve endüstrinin karşı karşıya olduğu ciddi güvenlik risklerini bir kez daha gözler önüne serdi. Etkilenen adres sayısı yalnızca %3,7 artarken, toplam kayıplar %67 yükselerek 494 milyon dolara ulaştı. Bu durum, saldırganların artık dağınık hedefler yerine daha az ama daha değerli varlıkları hedef alan planlı saldırılara yöneldiğini ortaya koyuyor.
Scam Sniffer’ın verilerine göre, dolandırıcılık sitelerine entegre edilen kötü amaçlı yazılımlarla yapılan Wallet Drainer saldırıları, geçen yıla kıyasla %67 artışla toplam 494 milyon dolarlık kayıpla sonuçlandı. Her biri 1 milyon doların üzerinde olan 30 büyük çaplı hırsızlık, toplamda 171 milyon dolarlık zarara neden oldu. Etkilenen cüzdan sayısındaki sınırlı artışa rağmen bu denli yüksek zarar, saldırganların artık daha seçici ve etkili yöntemler kullandığını gösteriyor.
Bu saldırıların teknikleri de gelişti. Hacker’lar, cüzdan normalleştirme süreçlerini, meşru sözleşmeleri ve XSS açıklarını istismar ederek güvenlik kontrollerini atlamanın yeni yollarını buluyor. Kullanılan imzalama yöntemleri de çeşitlendi; tekil “Permit” kullanımı yerini “setOwner” gibi daha karmaşık işlemlere bıraktı. Ayrıca yapay zekâ destekli içeriklerle yapılan kimlik avı saldırıları, hedefleri kandırmada daha başarılı hale geldi. 2024’ün ikinci yarısında Wallet Drainer saldırılarında gözlenen düşüş, kötü amaçlı yazılımlar gibi daha sofistike yöntemlere geçişin habercisi olabilir.
Öte yandan, hesap soyutlama ve on-chain ajanlar gibi yeni teknolojilerin yükselişi, özellikle EVM tabanlı zincirlerde güvenlik mimarisine yeni zorluklar getiriyor. Geleneksel güvenlik katmanları, bu giderek karmaşıklaşan tehdit ortamına karşı yetersiz kalıyor. Bu nedenle kurumsal düzeyde güvenlik çözümleri endüstride standart haline gelmeye başladı. Örneğin, Cobo’nun MPC (Çoklu Taraflı Hesaplama) tabanlı eşik imza teknolojisi, yüksek performans ve güvenlik sunarken aynı zamanda akıllı risk kontrolü sağlıyor.
Bu dönüşüm, kripto güvenliğinin yalnızca statik savunma değil, saldırganlarla sürekli etkileşim halinde olan, dinamik ve proaktif bir yapıya evrilmesi gerektiğini ortaya koyuyor.
Kripto piyasası, meme coin spekülasyonlarından yapay zeka (AI) ajanlarının uygulanmasına doğru bir dönüşüm geçiriyor. DeFi ve oyun, AI ajanlarının uygulanması için en umut verici alanlar olarak görülüyor. Bu bağlamda, özelleştirilmiş merkeziyetsiz ödeme çözümleri, otonom AI ajanları için kritik altyapı haline gelecektir. Piyasa hâlâ spekülatif olsa da, gerçek fayda ve yürütme kabiliyeti sunan AI ajanları uzun vadede öne çıkacaktır. Tıpkı bir işletmenin banka hesabına ihtiyaç duyması gibi, başarılı AI ajanlarının da kendi merkeziyetsiz ödeme sistemlerine sahip olması gerekecek. Bu, zorluklarla dolu ama büyük fırsatlar sunan bir alan.
Kripto sektörü, spekülatif meme coin’lerden daha pratik yapay zeka ajanlarına doğru paradigmatik bir değişim yaşıyor. Bu değişim, yapay zekanın kriptoyu dönüştürme potansiyelinin artan şekilde tanınmasından kaynaklanıyor. Meme token’lar hâlâ 120,3 milyar dolarlık bir piyasa değerine sahip olsa da, 15,8 milyar dolarlık AI ajan pazarı hızla büyüyor ve ciddi yatırım ile inovasyonu kendine çekiyor.
AI x Kripto alanındaki rekabet üç ana kategoriye ayrılıyor:
Ancak sektör hâlâ büyük oranda bir balonun içinde. Çoğu ajan uygulamasının pratik bir değeri yok ve altyapı projeleriyle birlikte pazar doygunluğuna ulaşmak üzere. Beklenti, AI projelerinin %99’unun başarısız olacağı yönünde. Bu da altyapı düzeyinde büyük bir konsolidasyon yaşanacağı anlamına geliyor.
Başarılı bir AI altyapı platformu, hız, ölçeklenebilirlik ve benzersiz işlevsellik sunmalıdır. Her sağlam çerçeve, değer yaratan ve ilişkili token’a anlam kazandıran bir veya iki amiral gemisi ajan üretmelidir.
AI ajanları için esas pazar fırsatı, ürün-pazar uyumu (PMF) sağlamaktır. Gerçek değer yaratma ve bunu hayata geçirme becerisi en büyük belirleyici olacaktır.
Bu noktada, DeFi, PMF’ye ulaşan ilk başarılı AI uygulama kategorisi olabilir. DeFi ajanları, kullanıcıların doğal dildeki niyetlerini işlemlere dönüştürerek karmaşık protokollerle etkileşimi kolaylaştırabilir. Bu ajanlar zamanla, yatırım kararları için veriye dayalı öneriler sunan zeki danışmanlara evrilebilir.
Oyun NPC’leri de yapay zeka ajanları için mükemmel bir test alanı sunar. Bu karakterlere bağımsız ekonomik kimlikler, otonom karar alma yetileri ve sosyal etkileşim becerileri kazandırılarak, oyun içi deneyimler zenginleştirilebilir.
AI ajanları zamanla basit komutları yerine getirmekten çıkarak özerk karar alabilen, kendi hedeflerine göre hareket eden yapılara dönüşecektir. Bu geçiş, yapay zeka sistemlerinin kendi bilgi işlem masraflarını karşılaması gibi ekonomik kısıtlamalarla tetiklenebilir. Örneğin, Nous Research’te bir ajan işlem maliyetini karşılayamıyorsa “ölüyor”. Bu sayede daha öncelikli görevler seçiliyor, kaynaklar verimli kullanılıyor. Bu dönüşüm, mevcut finansal altyapının sınırlarını zorlayacak ve merkeziyetsiz ödeme çözümlerine olan ihtiyacı artıracaktır.
AI ajanlarının gerçekten otonom hale gelmesi için merkeziyetsiz ödeme altyapısı kritik rol oynayacaktır. Mevcut finansal sistemler insan kullanıcılar için tasarlandığından, AI ajanlarının sorunsuz işlem yapması kimlik doğrulama ve uyumluluk gereksinimleri nedeniyle zorlaşıyor. Piyasa, ajanlar arasında etkili değer transferini sağlayacak çözümlere ihtiyaç duyuyor.
Bu alanda Coinbase, Skyfire ve Stripe gibi şirketler altyapı çalışmalarına başladı bile. Bu gelişmeler, merkeziyetsiz ödeme alanında yeni bir büyüme dalgasının habercisi olabilir.
Bu makale, exchangebrief.substack kaynağından alıntılanmıştır. İçeriğin tüm telif hakları yazara aittir. Telif haklarına ilişkin sorularınız için bizimle iletişime geçebilirsiniz.
Bu içerik yalnızca bilgilendirme amacı taşımaktadır ve yazarın kişisel görüşlerini yansıtır. Gate.TR’nin resmi görüşlerini yansıtmamaktadır. İçerikte yer alan marka, kurum, kuruluş veya kişilerle Gate.TR’nin herhangi bir ilişkisi bulunmamaktadır.
Bu içerik, yatırım tavsiyesi niteliğinde değildir. Dijital varlık alım-satımını teşvik etmeyi amaçlamaz, yalnızca bilgilendirme amaçlıdır.
Kripto varlıklar yüksek risk içerir ve ciddi fiyat dalgalanmalarına maruz kalabilir. Yatırım kararı vermeden önce kendi finansal durumunuzu değerlendirmeli ve kararınızı bağımsız olarak vermelisiniz.
Makalede yer alan veriler ve grafikler yalnızca genel bilgilendirme amacıyla sunulmuştur. Tüm içerikler özenle hazırlanmış olsa da, olası hata veya eksikliklerden dolayı sorumluluk kabul edilmez.
Gate Akademi ekibi bu içeriği farklı dillere çevirebilir. Hiçbir çeviri makale; kopyalanamaz, çoğaltılamaz veya izinsiz dağıtılamaz.
Stablecoin’ler, kripto varlık araçlarından ana akım ödeme altyapısına dönüşüyor. Bu değişim iki düzeyde gözlemleniyor: aşağıdan yukarıya pazar talebi ve yukarıdan aşağıya altyapı inovasyonu.
Talep tarafında, gelişmekte olan piyasalara örnek verilebilir. Castle Island Ventures tarafından yayınlanan bir araştırma, Brezilya ve Hindistan gibi finansal altyapısı zayıf bölgelerde stablecoin’lerin yalnızca kripto para birimi olmanın ötesine geçerek, günlük finansal ihtiyaçlarda önemli bir araç haline geldiğini gösteriyor. Yerel halk stablecoin’leri servet koruma, ödeme, para transferi ve tasarruf amaçlı kullanarak, geleneksel finansın bıraktığı boşlukları dolduruyor. Aynı zamanda yerel para biriminin değer kaybı ve enflasyonla baş etmelerine yardımcı oluyor. Bu tabandan gelen benimseme modeli, stablecoin’lerin temel bir finansal altyapı olarak önemini ortaya koyuyor.
Altyapı tarafında, Stripe’ın Bridge’i 1,1 milyar dolara satın alması, ödeme teknolojisi devlerinin bu dönüşümdeki yerini pekiştiriyor. Bridge’in sunduğu API hizmetleri sayesinde Stripe, ödeme maliyetlerini ciddi oranda azaltmayı başardı. Örneğin, Base ağı üzerinden yapılan bir USDC gönderimi, geleneksel sınır ötesi ödemelerdeki ortalama 44 dolarlık işlem maliyetiyle karşılaştırıldığında 0.01 dolardan daha düşük bir maliyete ulaşabiliyor. Ayrıca Stripe, Asya, Afrika ve Latin Amerika gibi geleneksel finans sistemlerinin zayıf olduğu bölgelere pazar erişimini genişletti.
Bu satın alma, Stripe açısından yalnızca maliyet avantajı sağlamadı; aynı zamanda şirketin bir ödeme arayüzü sağlayıcısından altyapı operatörüne dönüşümünü simgeliyor:
Bridge öncesinde Stripe, Visa ve Mastercard gibi geleneksel sistemlere bağımlı bir arayüz sağlayıcısıydı. Bu yapı, ödeme sürecine bankalar, ödeme ağları ve takas kuruluşları gibi pek çok aracı katıyor, her biri ayrı ücret ve gecikme yaratıyordu.
Bridge’in satın alınmasıyla Stripe, arka uç altyapısını doğrudan kontrol eden bir yapıya geçti. Artık stablecoin’leri kullanarak ödemeleri kendi altyapısı üzerinden doğrudan gerçekleştirebiliyor ve bu sayede geleneksel aracıları devre dışı bırakabiliyor.
Sınır ötesi ödemeler örneğinde, geleneksel modelde şirketler Latin Amerika’ya stablecoin göndermek istediklerinde; çapraz zincir kanalları, yerel fiat sistemleri, KYC doğrulamaları ve likidite yönetimi gibi karmaşık süreçleri yönetmek zorundaydı.
Bridge, bu karmaşık süreci geliştirici dostu API’larla sadeleştiriyor. Şirketler, altyapı ayrıntılarına veya regülasyon sorunlarına takılmadan, yalnızca API’yi çağırarak ödeme işlevselliğine sahip olabiliyor.
Stablecoin ödeme altyapı pazarı yeniden şekilleniyor. Bridge gibi kapsamlı çözümler sunan platformlar, teknoloji devleriyle entegrasyon üzerinden ölçek avantajı elde edecek. Bölgesel veya sektörel API sağlayıcıları ise ücret politikası, hizmet kapsamı ve uyumluluk seviyesi temelinde farklılaşarak rekabet edecek.
Öte yandan, Cobo gibi altyapı sağlayıcılar, işletmelere hızlı bir şekilde sınır ötesi stablecoin ödeme yetenekleri kazandırmak amacıyla şunlara odaklanacak:
Öncü borsaların tekel avantajı kırılıyor. Önceki boğa piyasalarında önde gelen borsalar, ölçek ekonomilerinden faydalanarak piyasa büyümesinden doğan kazançları neredeyse tek başlarına topluyordu. Ancak veriler, bu tekel yapısının artık ciddi zorluklarla karşı karşıya olduğunu gösteriyor.
Binance örneği üzerinden bakarsak: Listeleme avantajı zayıflamış durumda. 2024 CEX Piyasa Raporu’na göre (0xScope), Binance’in spot piyasa payı yıllık bazda %50,9’dan %42,5’e düştü. Listelenen token’ların ortalama getirisi yaklaşık %10 azalırken, ortalama getiri oranı -%36 oldu. Bu, Binance’in yüksek piyasa değerine sahip projeleri listelemedeki gecikmeleri ve stratejik eksiklikleri nedeniyle token fiyatlarının zayıflamasına bağlanıyor.
Bu sırada, daha esnek yapıya sahip orta ölçekli platformlar ve DEX’ler hızla yükseliyor ve piyasa dinamiklerini değiştiriyor.
Veriler, borsaların rekabet avantajının “ölçek ekonomisi”nden “verimlilik odaklı” modellere kaydığını gösteriyor. Bu geçiş, özellikle meme coin’ler ve topluluk temelli projelerde net bir şekilde görülüyor. Piyasa fırsatlarını hızlı yakalayabilen ve hızlı hareket edebilen borsalar, genellikle 24-48 saat içinde işlem hacminde büyük artış yaşıyor. “Hızlı listeleme – viral yayılım – kullanıcı büyümesi” döngüsü, borsa rekabetini yeniden şekillendiriyor.
Verimlilik avantajlarının yanında, teknolojik gelişmeler de borsalar arasındaki farkı daraltıyor. FTX’in çöküşü, karşı taraf riski konusundaki endişeleri artırdı. Mevcut boğa piyasasının büyük ölçüde kurumsal sermayeyle besleniyor olması ve bu yatırımcıların güvenlik hassasiyeti, lisanslı ve güvenilir platformlara yönelimi artırdı.
Ancak, Superloop gibi teknik çözümler bu kalıplara meydan okuyor. Büyük uyum bütçeleri olmayan orta ölçekli borsalar bile artık lisanslı platformlarla benzer güvenlik düzeylerine ulaşabiliyor. Superloop, varlık eşleme sistemiyle tam varlık izolasyonu sağlıyor: Kullanıcı varlıkları üçüncü taraf bir saklayıcıda tutuluyor ve borsa yalnızca bu varlıkların “eşlenmiş tutarları” kadar işlem yapabiliyor. Böylece, varlıkların kötüye kullanım riski kökten ortadan kaldırılmış oluyor.
Geleneksel merkezi borsaların rekabet yapısı değiştikçe, merkeziyetsiz borsalar (DEX’ler) yükselişe geçiyor. Zincir üstü ticaret altyapısının olgunlaşmasıyla, kullanıcılar ve likidite giderek zincir üstüne taşınıyor. DEX’ler, şeffaflık ve varlıkların kullanıcı kontrolünde olması gibi doğuştan gelen avantajların ötesinde, işlem maliyetleri ve likidite açısından da merkezi borsalarla rekabet etmeye başlıyor. HyperLiquid gibi hibrit sipariş defteri-AMM modelleri, CEX ile DEX arasındaki çizgileri bulanıklaştırarak, sektörü daha verimli ve şeffaf bir yöne itiyor.
Özellikle meme coin ticareti gibi niş alanlarda, DEX’ler belirgin bir üstünlük sergiliyor. En çarpıcı örnek, $TRUMP tokeninin lansmanı oldu. $TRUMP hiçbir merkezi borsada listelenmeden, yalnızca DEX’ler ve topluluk desteğiyle saatler içinde milyarlarca dolarlık piyasa değerine ulaştı. Bu vaka, DEX’lerin hızlı değişen piyasa trendlerine daha çevik yanıt verebildiğini ve kullanıcı deneyiminde merkezi platformlara göre daha etkin olabildiğini gösterdi.
Büyük miktarda SOL ve USDC, $TRUMP satın almak için CEX’lerden DEX’lere aktı ve DEX’lerin pratik avantajlarını net şekilde ortaya koydu. Bu kullanıcı davranışı, merkezi borsaların yeni trendleri yakalama konusunda yavaş kaldığını ve zincir üstü çözümlerin hızla değer kazandığını gözler önüne seriyor.
2025 itibarıyla, kripto borsa sektöründe şu üç ana aktör arasında rekabetin şekilleneceği öngörülüyor:
Her platform, farklı pazar segmentlerinde kendine özgü değer teklifleriyle konumlanacak.
Bitcoin’in Katman 2 ağı (L2) hâlâ yeterince ciddiye alınmıyor ve BTCFi’nin yeniden değer kazanma potansiyeli göz ardı ediliyor. Katman 2, yalnızca Bitcoin’in kullanım alanlarını genişletmenin ve “dijital altın”dan çok işlevli bir para birimine geçişinin anahtarı değil, aynı zamanda Bitcoin ağının uzun vadeli güvenliği için de hayati bir yapı taşıdır.
Ethereum L2’lerden farklı olarak, Bitcoin L2’ler çok daha büyük bir pazar ölçeğine ve finansal hacme sahiptir (“All in L2”) ve daha yüksek güvenlik gereksinimleri barındırır. Bu farklılıklar, değerleme sistemini temelden yeniden şekillendirecek ve nihayetinde trilyon dolarlık bir pazarın kapılarını aralayacaktır.
Bitcoin protokolü, doğası gereği güvenlik ve merkeziyetsizliği önceleyen bir yapıya sahip olsa da, yalnızca “dijital altın” olmak artık yeterli değil. Hatta bir değer saklama aracı olarak bile, Bitcoin’in daha güçlü gizlilik korumaları, öz saklama olanakları ve ölçeklenebilirliğe ihtiyacı var. Tüm bu ihtiyaçlar, yalnızca Katman 2 çözümleri ile sağlanabilir. Aksi halde, kullanıcılar merkezi saklama çözümleri ya da diğer blok zincirlerinden “wrapped” token’lar gibi merkezi alternatiflere yönelecekler ki bu, Bitcoin’in temel felsefesiyle çelişir.
Ayrıca, blok ödüllerinin giderek azalması Bitcoin’in güvenliğini tehdit ediyor. L2 çözümleri ise, yerleşim ve veri erişilebilirliği gibi teknik ihtiyaçlar nedeniyle işlem ücretlerini artırarak ağın ekonomik güvenliğini dolaylı olarak destekleyebilir.
Bitcoin, piyasa değeri bakımından en büyük kripto para birimi konumunda ve Ethereum’un yaklaşık 4,9 katı büyüklüğünde bir temel değere sahip. Ancak L1 üzerinde programlanabilirlik sınırlı olduğu için DeFi, gizlilik araçları veya diğer gelişmiş uygulamalar Bitcoin üzerinde doğrudan çalıştırılamaz. Bu da inovasyon ve gelişmelerin tamamının L2’de gerçekleşmesi gerektiği anlamına gelir.
Ethereum’da L1 ve L2 arasında fonlar ve geliştirmeler dağılırken, Bitcoin ekosisteminde L2 merkezli bir büyüme söz konusudur. Bu “All in L2” yaklaşımı, Bitcoin’in büyük piyasa değerine eklendiğinde, BTC L2’nin zamanla ETH L2’yi geçmesi olasılığını oldukça güçlü kılar.
Örneğin Shenyu’ya göre, BTCFi sektörü kısa vadede birkaç milyar dolarlık piyasa değerine ulaşabilirken, uzun vadede Ethereum’un tarihi zirvesini aşarak trilyon dolarlık bir değere ulaşabilir.
Ethereum L2’lerin geliştirme önceliği çoğunlukla düşük işlem ücretleri ve hızlı işlemlerken, Bitcoin L2’ler için odak noktası güvenliktir. Bitcoin L1’de uygulama desteği sınırlı olduğundan, tüm işlemler ve uygulamalar L2’ye taşınmak zorundadır. Bu da, L2 üzerinde yüksek değerli ve kritik işlemlerin yapılacağı anlamına gelir — dolayısıyla güvenlik standardı çok daha yüksek olmalıdır.
Bu noktada, risk hassasiyeti yüksek olan geleneksel kurumsal kullanıcıların eğilimi, tamamen doğrulanabilir ve güvenli çözümleri tercih etmektir. Bu talebi karşılamak üzere bazı şirketler, Bitcoin L2’lerin daha sağlam güvenlik altyapıları ile geliştirilmesi için çalışıyor.
Örneğin: Cobo, Bitcoin L2’lerde güvenliği artırmak için MPC (Çok Taraflı Hesaplama) tabanlı çoklu imza teknolojileri ve Babylon BTC Staking API sunarak geliştiricilerin ve kullanıcıların güvenlik risklerini azaltmalarına yardımcı oluyor ve BTC L2 çözümlerine güven inşa edilmesini sağlıyor.
2024 yılında kripto sektöründeki en büyük tekil saldırı, 55,48 milyon dolarlık kayıpla gerçekleşti ve endüstrinin karşı karşıya olduğu ciddi güvenlik risklerini bir kez daha gözler önüne serdi. Etkilenen adres sayısı yalnızca %3,7 artarken, toplam kayıplar %67 yükselerek 494 milyon dolara ulaştı. Bu durum, saldırganların artık dağınık hedefler yerine daha az ama daha değerli varlıkları hedef alan planlı saldırılara yöneldiğini ortaya koyuyor.
Scam Sniffer’ın verilerine göre, dolandırıcılık sitelerine entegre edilen kötü amaçlı yazılımlarla yapılan Wallet Drainer saldırıları, geçen yıla kıyasla %67 artışla toplam 494 milyon dolarlık kayıpla sonuçlandı. Her biri 1 milyon doların üzerinde olan 30 büyük çaplı hırsızlık, toplamda 171 milyon dolarlık zarara neden oldu. Etkilenen cüzdan sayısındaki sınırlı artışa rağmen bu denli yüksek zarar, saldırganların artık daha seçici ve etkili yöntemler kullandığını gösteriyor.
Bu saldırıların teknikleri de gelişti. Hacker’lar, cüzdan normalleştirme süreçlerini, meşru sözleşmeleri ve XSS açıklarını istismar ederek güvenlik kontrollerini atlamanın yeni yollarını buluyor. Kullanılan imzalama yöntemleri de çeşitlendi; tekil “Permit” kullanımı yerini “setOwner” gibi daha karmaşık işlemlere bıraktı. Ayrıca yapay zekâ destekli içeriklerle yapılan kimlik avı saldırıları, hedefleri kandırmada daha başarılı hale geldi. 2024’ün ikinci yarısında Wallet Drainer saldırılarında gözlenen düşüş, kötü amaçlı yazılımlar gibi daha sofistike yöntemlere geçişin habercisi olabilir.
Öte yandan, hesap soyutlama ve on-chain ajanlar gibi yeni teknolojilerin yükselişi, özellikle EVM tabanlı zincirlerde güvenlik mimarisine yeni zorluklar getiriyor. Geleneksel güvenlik katmanları, bu giderek karmaşıklaşan tehdit ortamına karşı yetersiz kalıyor. Bu nedenle kurumsal düzeyde güvenlik çözümleri endüstride standart haline gelmeye başladı. Örneğin, Cobo’nun MPC (Çoklu Taraflı Hesaplama) tabanlı eşik imza teknolojisi, yüksek performans ve güvenlik sunarken aynı zamanda akıllı risk kontrolü sağlıyor.
Bu dönüşüm, kripto güvenliğinin yalnızca statik savunma değil, saldırganlarla sürekli etkileşim halinde olan, dinamik ve proaktif bir yapıya evrilmesi gerektiğini ortaya koyuyor.
Kripto piyasası, meme coin spekülasyonlarından yapay zeka (AI) ajanlarının uygulanmasına doğru bir dönüşüm geçiriyor. DeFi ve oyun, AI ajanlarının uygulanması için en umut verici alanlar olarak görülüyor. Bu bağlamda, özelleştirilmiş merkeziyetsiz ödeme çözümleri, otonom AI ajanları için kritik altyapı haline gelecektir. Piyasa hâlâ spekülatif olsa da, gerçek fayda ve yürütme kabiliyeti sunan AI ajanları uzun vadede öne çıkacaktır. Tıpkı bir işletmenin banka hesabına ihtiyaç duyması gibi, başarılı AI ajanlarının da kendi merkeziyetsiz ödeme sistemlerine sahip olması gerekecek. Bu, zorluklarla dolu ama büyük fırsatlar sunan bir alan.
Kripto sektörü, spekülatif meme coin’lerden daha pratik yapay zeka ajanlarına doğru paradigmatik bir değişim yaşıyor. Bu değişim, yapay zekanın kriptoyu dönüştürme potansiyelinin artan şekilde tanınmasından kaynaklanıyor. Meme token’lar hâlâ 120,3 milyar dolarlık bir piyasa değerine sahip olsa da, 15,8 milyar dolarlık AI ajan pazarı hızla büyüyor ve ciddi yatırım ile inovasyonu kendine çekiyor.
AI x Kripto alanındaki rekabet üç ana kategoriye ayrılıyor:
Ancak sektör hâlâ büyük oranda bir balonun içinde. Çoğu ajan uygulamasının pratik bir değeri yok ve altyapı projeleriyle birlikte pazar doygunluğuna ulaşmak üzere. Beklenti, AI projelerinin %99’unun başarısız olacağı yönünde. Bu da altyapı düzeyinde büyük bir konsolidasyon yaşanacağı anlamına geliyor.
Başarılı bir AI altyapı platformu, hız, ölçeklenebilirlik ve benzersiz işlevsellik sunmalıdır. Her sağlam çerçeve, değer yaratan ve ilişkili token’a anlam kazandıran bir veya iki amiral gemisi ajan üretmelidir.
AI ajanları için esas pazar fırsatı, ürün-pazar uyumu (PMF) sağlamaktır. Gerçek değer yaratma ve bunu hayata geçirme becerisi en büyük belirleyici olacaktır.
Bu noktada, DeFi, PMF’ye ulaşan ilk başarılı AI uygulama kategorisi olabilir. DeFi ajanları, kullanıcıların doğal dildeki niyetlerini işlemlere dönüştürerek karmaşık protokollerle etkileşimi kolaylaştırabilir. Bu ajanlar zamanla, yatırım kararları için veriye dayalı öneriler sunan zeki danışmanlara evrilebilir.
Oyun NPC’leri de yapay zeka ajanları için mükemmel bir test alanı sunar. Bu karakterlere bağımsız ekonomik kimlikler, otonom karar alma yetileri ve sosyal etkileşim becerileri kazandırılarak, oyun içi deneyimler zenginleştirilebilir.
AI ajanları zamanla basit komutları yerine getirmekten çıkarak özerk karar alabilen, kendi hedeflerine göre hareket eden yapılara dönüşecektir. Bu geçiş, yapay zeka sistemlerinin kendi bilgi işlem masraflarını karşılaması gibi ekonomik kısıtlamalarla tetiklenebilir. Örneğin, Nous Research’te bir ajan işlem maliyetini karşılayamıyorsa “ölüyor”. Bu sayede daha öncelikli görevler seçiliyor, kaynaklar verimli kullanılıyor. Bu dönüşüm, mevcut finansal altyapının sınırlarını zorlayacak ve merkeziyetsiz ödeme çözümlerine olan ihtiyacı artıracaktır.
AI ajanlarının gerçekten otonom hale gelmesi için merkeziyetsiz ödeme altyapısı kritik rol oynayacaktır. Mevcut finansal sistemler insan kullanıcılar için tasarlandığından, AI ajanlarının sorunsuz işlem yapması kimlik doğrulama ve uyumluluk gereksinimleri nedeniyle zorlaşıyor. Piyasa, ajanlar arasında etkili değer transferini sağlayacak çözümlere ihtiyaç duyuyor.
Bu alanda Coinbase, Skyfire ve Stripe gibi şirketler altyapı çalışmalarına başladı bile. Bu gelişmeler, merkeziyetsiz ödeme alanında yeni bir büyüme dalgasının habercisi olabilir.
Bu makale, exchangebrief.substack kaynağından alıntılanmıştır. İçeriğin tüm telif hakları yazara aittir. Telif haklarına ilişkin sorularınız için bizimle iletişime geçebilirsiniz.
Bu içerik yalnızca bilgilendirme amacı taşımaktadır ve yazarın kişisel görüşlerini yansıtır. Gate.TR’nin resmi görüşlerini yansıtmamaktadır. İçerikte yer alan marka, kurum, kuruluş veya kişilerle Gate.TR’nin herhangi bir ilişkisi bulunmamaktadır.
Bu içerik, yatırım tavsiyesi niteliğinde değildir. Dijital varlık alım-satımını teşvik etmeyi amaçlamaz, yalnızca bilgilendirme amaçlıdır.
Kripto varlıklar yüksek risk içerir ve ciddi fiyat dalgalanmalarına maruz kalabilir. Yatırım kararı vermeden önce kendi finansal durumunuzu değerlendirmeli ve kararınızı bağımsız olarak vermelisiniz.
Makalede yer alan veriler ve grafikler yalnızca genel bilgilendirme amacıyla sunulmuştur. Tüm içerikler özenle hazırlanmış olsa da, olası hata veya eksikliklerden dolayı sorumluluk kabul edilmez.
Gate Akademi ekibi bu içeriği farklı dillere çevirebilir. Hiçbir çeviri makale; kopyalanamaz, çoğaltılamaz veya izinsiz dağıtılamaz.