Hong Kong’un tokenize mevduat pilotunu başlatmasıyla dijital finans altyapısındaki dönüşüm hızlanırken, Tether hem Ledn’a yaptığı yatırım hem de Neura Robotics’e olası 1,15 milyar dolarlık girişimiyle kripto ve teknoloji alanındaki etkisini genişletiyor. El Salvador tarihin en büyük tek günlük Bitcoin alımını gerçekleştirerek rezervini artırırken, Japonya kripto vergisini %55’ten %20’ye düşürerek yatırımcı dostu bir çerçeve sunuyor. Metaplanet Bitcoin odaklı hazine modelini büyütürken, Vitalik Buterin kurumsal fonların Ethereum üzerindeki etkisine dikkat çekiyor. ABD’de Michael Selig’in CFTC başkanlık adaylığı Senato oylamasına taşınırken, Solana ETF’leri güçlü girişlerini sürdürüp Bitcoin ETF’leri çıkış trendini kırarak kurumsal talebin yeniden güçlendiğini gösteriyor.

Hong Kong, tokenize mevduatlar ve dijital varlıklarla gerçek değerli işlemlerin test edildiği EnsembleTX pilot programını devreye alarak blockchain tabanlı finansal altyapıya geçişini hızlandırdı.
Dijital varlık sektörünün en büyük şirketlerinden Tether, Bitcoin teminatlı krediler alanında küresel liderlerden biri olan Ledn’a yatırım yaptığını duyurdu.
Japonya, kripto para vergilendirmesini hisse senedi vergisi ile eşitleyerek %55’e varan vergiyi sabit %20’ye çekmeyi planlıyor.
Metaplanet, Bitcoin odaklı hazine stratejisini büyütmek için yeni sermaye artışına gidiyor ve denizaşırı yatırımcılara özel imtiyazlı hisse senedi ihraç ediyor.
Ethereum kurucu ortağı Vitalik Buterin, BlackRock gibi büyük kurumsal yatırımcıların Ethereum’u toplu şekilde biriktirmesinin ağın değerlerini olumsuz etkileyebileceği konusunda uyardı.
Michael Selig’in ABD Emtia Vadeli İşlemler Komisyonu başkan adaylığı komite engelini aşarak Senato genel oylamasına taşındı.
SOL fiyatındaki düşüşe rağmen spot Solana ETF’leri art arda 17 gün giriş alarak toplamda 476 milyon dolar net girişe ulaştı.

Hong Kong Para Otoritesi (HKMA), Project Ensemble’in yeni aşaması olan Ensemble¹TX’i resmen başlattığını duyurdu. Bu adım, tokenize edilmiş mevduatlar ve dijital varlıklar ile gerçek değerli (fiat temelli) işlemlerin pilot ortamda test edileceğini gösteriyor. HKMA’ya göre bu, konsept kanıtı (proof-of-concept) seviyesinden daha ileriye geçişi simgeliyor ve finansal altyapının tokenizasyon bakış açısından dönüştürülmesine yönelik önemli bir kilometre taşı.
Ensemble¹TX’in temel hedefi, piyasa katılımcılarının tokenize mevduatları gerçek işlem senaryolarında, özellikle para piyasası fonlarında (money market fund) ve likidite / hazine yönetimi süreçlerinde kullanmasını sağlamak.HKMA, pilotun 2026’ya kadar süreceğini açıklamış durumda.
Başlangıçta interbank (bankalar arası) tokenize mevduat transferleri, Hong Kong Doları (HKD) üzerinden RTGS (Real Time Gross Settlement) sistemi kullanılarak yapılacak. HKMA, pilot ortamı zaman içinde, tokenize edilmiş merkez bankası parasının (tokenized Central Bank Money) 7/24 çalışabileceği bir yapıya dönüştürmeyi planlıyor.
Bu pilotta yer alan bankalar ve kurumlar, HKMA’nın mimari topluluğu (Architecture Community) dahilinde çalışıyor. HSBC, bu projede aktif bir rol oynuyor. 13 Kasım 2025 tarihinde HSBC, Ant International’a ait tokenize mevduatı başka bir bankadaki “cüzdura” başarıyla aktararak ilk “canlı” (live) çapraz-bank işlemine imza attı.HSBC’nin Dijital Para bölümünün yöneticilerinden Vincent Lau, bu gelişmenin Hong Kong’un dijital para ve varlık inovasyonunda küresel merkez olma vizyonunu desteklediğini belirtiyor.
HKMA ile Menkul Kıymetler ve Vadeli İşlemler Komisyonu (SFC) arasında ise sıkı bir iş birliği var. SFC, tokenize varlık sınıflarını ve kullanım senaryolarını regüle etme hedefiyle, Ensemble¹TX çerçevesinde HKMA ile birlikte çalışıyor.Bu projeyle birlikte, hem süreç verimliliği hem de şeffaflık artabilir; tokenize mevduatlar 24/7 çalışabilecek, otomasyon ve programlanabilir özellikler sayesinde kurumların likidite yönetimi daha dinamik hale gelebilir. Bu girişim aynı zamanda Hong Kong’un dijital finans vizyonunun bir parçası: Geleneksel bankacılık sistemini blockchain ile harmanlayarak ileriye dönük finansal altyapıyı inşa etme stratejisi.

Dünyanın en büyük stablecoin’lerinden birinin ihraççısı olan Tether, geleneksel iş modeli dışına çıkarak yapay zekâ ve robotik alanında stratejik bir hamle yapmayı değerlendiriyor. Şirket, Alman robotik girişimi Neura Robotics’e yaklaşık 1,15 milyar dolar tutarında bir yatırım teklifinde bulunma aşamasında.
Görüşmeler henüz netleşmiş değil olsa da, bu adım Neura Robotics’in değerlemesini 8 ile 10 milyar euro bandına çıkarabilir. Neura Robotics, insansı (humanoid) robotlar geliştirmeye odaklanmış bir şirket; hem endüstriyel hem de ev kullanımına yönelik robotlar planlıyor. Şirket, 2030 yılına kadar 5 milyon adede kadar robot üretmeyi hedefliyor ve “robotikte bir iPhone anı” yaratmayı vizyon olarak ortaya koyuyor.
Tether için bu yatırım, stablecoin gelirlerinden elde edilen güçlü nakit akışını ileri teknoloji alanına kaydırma stratejisinin bir parçası. CEO Paolo Ardoino, geleceği “trilyonlarca yapay zekâ ajanı, milyarlarca robot ve insanlar arasında paylaşılan bir ekosistem” olarak betimliyor. Böyle bir hamle, Tether’i sadece finansal bir oyuncu değil, teknoloji yatırımlarında aktif bir aktör hâline getirebilir.
Ancak elbette riskler de büyük: Robotik pazarı sermaye yoğun, rekabet yüksek ve teknolojik belirsizlikler mevcut. Bu yatırımın gerçekleşmesi halinde potansiyel getiriler yüksek olsa da, uzun vadeli bir dönüşüm sürecini de beraberinde getirecek.

El Salvador hükümeti, pazartesi akşamı gerçekleştirdiği dev Bitcoin alımıyla küresel kripto dünyasının gündemine oturdu. Ülke, tek seferde 1.090 adet Bitcoin satın alarak yaklaşık 100 milyon dolarlık bir işlem hacmine ulaştı. Bu alım, El Salvador’un bugüne kadar yaptığı “tek seferde en büyük BTC alımı” olarak kayıtlara geçti.
Bu hamleyle birlikte ülkenin toplam Bitcoin rezervi 7.474 BTC seviyesine yükseldi. Cumhurbaşkanı Nayib Bukele’nin uzun süredir savunduğu ve “ulusal stratejik varlık” olarak tanımladığı Bitcoin politikası, son fiyat düşüşü döneminde bir kez daha agresif bir yatırım hamlesiyle kendini gösterdi. BTC fiyatlarının kısa süreli geri çekilme yaşadığı bir dönemde yapılan bu alım, hükümetin bu düşüşü bir fırsat olarak değerlendirdiğine işaret ediyor.
El Salvador’un Bitcoin stratejisi, 2021’de BTC’nin resmi para ilan edilmesiyle birlikte küresel ölçekte tartışmalar yaratmaya devam ediyor. Ülke, uzun süredir günlük birim alım politikasıyla rezervini yavaş ama istikrarlı şekilde artırıyordu. Ancak bu son alım, şimdiye kadarki günlük rutinlerin çok ötesine geçen bir büyüklükte olmasıyla dikkat çekti.
Bu devasa alımın zamanlaması çeşitli yorumlara yol açtı. Bazı analistler, hükümetin uzun vadeli bir Bitcoin rezerv fonu oluşturma vizyonu doğrultusunda bu tür zamanlarda risk almayı tercih ettiğini düşünüyor. Diğer taraftan El Salvador’un uluslararası finans kuruluşlarıyla yürüttüğü görüşmeler ve uzun vadeli borçlanma programları göz önünde bulundurularak, bu büyüklükteki alımın ülke bütçesine etkileri de tartışma konusu.
Buna rağmen hükümet, Bitcoin’in geleceğine yönelik kararlılığını sürdürdüğünü açık şekilde ortaya koymuş durumda. Bukele yönetimi, Bitcoin yatırımlarının uzun vadede ülke ekonomisine değer katacağını savunurken, bu son hamle El Salvador’u kripto varlık rezervi açısından dünyanın en agresif yatırım yapan devletlerinden biri konumuna taşıdı.

Japonya hükümeti, kripto para vergilendirme politikalarında kapsamlı bir reform hazırlığına girişerek sektörün yıllardır beklediği kritik bir değişikliğe kapı araladı. Taslak düzenlemeye göre, Bitcoin, Ethereum ve toplamda 105 farklı kripto varlığın vergilendirilmesi yeniden şekillendirilecek. Böylece mevcut vergi yapısındaki en yüksek oran olan yüzde 55’lik gelir vergisi, sabit yüzde 20 sermaye kazancı vergisine indirilecek.
Bu hamle, kripto kazançlarının hisse senetleri ve diğer finansal yatırım ürünleriyle aynı kategoriye alınması anlamına geliyor. Uzmanlara göre böyle bir değişiklik, Japonya’daki kripto yatırımcıları için hem vergisel belirsizliği hem de yüksek vergi yükünü ortadan kaldırarak piyasada ciddi bir rahatlamaya yol açacak.
Yeni düzenleme, yalnızca vergi indirimiyle sınırlı değil. Kripto varlıkların finansal ürün statüsüne alınmasıyla birlikte, bu varlıklar hakkında kamuya açık ve denetlenebilir bilgi sunma zorunluluğu da devreye girecek. Token ihraççıları, proje yapısı, ekip bilgileri ve potansiyel riskler hakkında yatırımcılara detaylı açıklamalar yapmakla yükümlü olacak.
Bir diğer önemli yenilik, içerden bilgiyle işlem yapmayı engellemeye yönelik düzenlemelerin kripto piyasasına da genişletilmesi. Bu maddeyle, özel bilgilerin kullanılarak haksız kazanç elde edilmesinin önüne geçilmesi amaçlanıyor. Japonya, bu adımla kripto piyasasını geleneksel finans piyasalarına benzer şekilde şeffaf, denetlenebilir ve yatırımcı koruması yüksek bir yapıya kavuşturmayı hedefliyor.
Reform paketinin hayata geçirilmesi durumunda, kripto yatırımcıları zarar ettikleri yıl sonunda zararlarını üç yıl boyunca ileriye taşıyarak yeni kazançlardan düşebilecek. Böylece vergilendirme sistemi daha adil ve sürdürülebilir hale gelecek.
Düzenlemenin ülke parlamentosuna sunulması ve 2026 mali yılı içinde yürürlüğe girmesi bekleniyor. Bu adımın gerçekleşmesi halinde Japonya, Asya’nın en katı kripto vergi rejimlerinden biri olan mevcut yapısından uzaklaşarak bölgenin en rekabetçi ve yatırımcı dostu kripto merkezlerinden biri olma yolunda güçlü bir adım atmış olacak.

Dijital varlık dünyasının en etkili oyuncularından biri olan Tether, tüketicilere yönelik Bitcoin teminatlı kredi pazarına güçlü bir giriş yapıyor. Şirket, bu alanda öne çıkan platformlardan Ledn’a stratejik bir yatırım gerçekleştirdiğini duyurdu. Bu hamle, Tether’in sadece stablecoin ihraççısı olarak değil, aynı zamanda finansal altyapı sağlayıcısı olarak da konumunu genişletme isteğinin somut bir işareti.
Tether’in yatırım kararı, Ledn’ın “dijital varlıkları satmak zorunda kalmadan kredi alma” modeline dayanıyor. Bu yapı, bireylerin ellerindeki Bitcoin’i likiditeye çevirebilmeleri için geleneksel varlıkları satmalarına gerek kalmadan kredi alabilmelerini sağlıyor. Ledn, saklama hizmetleri, risk yönetimi ve tasfiye süreçlerinde güvenilir altyapı sağlayarak, hem bireysel hem kurumsal kullanıcılar için Bitcoin’in teminat olarak kullanılmasını kolaylaştırıyor.
Özellikle 2025 yılında Ledn’ın teminatlı kredi hacmi hızlı bir şekilde büyüdü; platformun yıllık tekrar eden geliri yüz milyon doları aştı ve bu da Bitcoin teminatlı krediye yönelik talebin giderek yükseldiğini gösteriyor. Tether CEO’su, bu yatırımın finansal inovasyonu destekleme vizyonunun bir parçası olduğunu belirterek, Ledn ile ortaklaşa çalışarak dijital varlıkların daha kapsayıcı bir finansal sistemde yer alması yönünde adım attıklarını vurguladı.
Bu stratejik ortaklık, Tether’in uzun vadeli hedefleriyle de örtüşüyor: dijital varlık ekosisteminde sadece likidite sağlamayan, aynı zamanda kullanıcıların varlıklarını koruyarak fayda elde edebileceği ürünler yaratmak. Bu adım, kripto varlıkların “yatırım değil, finansal varlık” olarak görülmesine yönelik bir vizyonu da yansıtıyor.

Japon şirketi Metaplanet, Bitcoin temelli hazine stratejisini genişletme hedefiyle yeni bir sermaye modeline geçiş yapacağını açıkladı. Şirket, denizaşırı yatırımcılara yönelik olarak imtiyazlı hisse senetlerinden oluşan iki kademeli bir yapı oluşturma kararı aldı. Bu yapı, hem hazine varlıklarını artırmayı hem de mevcut ortaklar için seyrelme (dilution) baskısını sınırlamayı amaçlıyor.
Metaplanet’in sermaye stratejisinde yer alan “Class A (MARS)” ve “Class B (MERCURY)” imtiyazlı hisseleri, şirketin Bitcoin birikim stratejisinin itici gücü olarak konumlandırılıyor. MARS hisseleri, belirli bir fiyat seviyesine göre ayarlanabilen temettü oranı ile daha üst bir katmanda yer alırken; MERCURY hisseleri ise kalıcı (perpetual) nitelikte ve sürekli getiri sağlayacak şekilde tasarlandı. Bu yapı sayesinde Metaplanet, hisse ihracı yoluyla yeni fon toplarken aynı zamanda Bitcoin alımını sürdürebilecek esnekliğe kavuşuyor.
Şirketin hedefi, bu sermaye artırımıyla yaklaşık 150 milyon dolar toplamayı ve topladığı fonla Bitcoin hazinesini önemli ölçüde büyütmek. Bu strateji, Metaplanet’in “Bitcoin Flywheel 2.0” vizyonunun bir parçası olarak görülüyor: Dalgalı piyasa koşullarında bile hem Bitcoin biriktirmeye devam edebilmek hem de hisse senedi sahipleri için sürdürülebilir getiri mekanizmaları oluşturmak.
Yönetim, bu yapıyla birlikte kısa vadeli piyasa çalkantılarında hisse senedi sahiplerinin güvenini korumayı ve uzun vadeli Bitcoin yatırım stratejisini daha sağlam temellere oturtmayı hedefliyor. Bu sermaye hamlesi, yalnızca Metaplanet’in bilançosunu güçlendirmekle kalmıyor; aynı zamanda kurumsal düzeyde Bitcoin hazine şirketleri arasındaki rekabette yeni bir model sunuyor.

Ethereum’un kurucu ortaklarından Vitalik Buterin, son dönemdeki kurumsal yatırımcı yoğunluğunun ağ üzerindeki merkeziyetsizlik ve topluluk dinamikleri açısından ciddi riskler taşıdığını dile getiriyor. Buterin’e göre, büyük fonların Ethereum’a büyük miktarlarda yatırım yapması, blok zincirin özgün değerlerinin aşınmasına yol açabilir.
Amaçlandığından farklı bir yönelimle, kurumsal oyuncuların teknik karar alma süreçlerinde ağı domine etme eğilimi, Ethereum’un kullanıcı odaklı ve topluluk merkezli vizyonunu tehdit edebilir. Buterin özellikle, büyük kurumların “blok süresini hızlandırmak” gibi taleplerinin sıradan kullanıcıları ve topluluk geliştiricilerini dışlayabileceğine dikkat çekiyor.
Ayrıca, bu kurumsal baskının Ethereum’un coğrafi ve ideolojik çeşitliliğini zayıflatma riski taşıdığı uyarısında bulunuyor. Buterin’in görüşüne göre, merkeziyetsizlikten ödün verilirse, ağ bir varlık sınıfı olarak “kurumsal finans aracı” haline gelebilir ve bu da Ethereum’un uzun vadeli misyonuyla çelişebilir.
Buterin’in sözleri, Ethereum ekosistemi içinde önemli bir tartışma başlatıyor: Ağ, büyüme ve kurumsal kabul ile merkezi olmayan bir topluluk yapısı arasında nasıl bir denge kuracak? Bu uyarı, birçok yatırımcı ve geliştirici için Ethereum’un geleceği konusundaki stratejik yönelimleri yeniden değerlendirme çağrısı niteliğinde.

ABD’de Emtia Vadeli İşlemler Ticaret Komisyonu’nun (CFTC) yeni başkan adaylığı sürecinde önemli bir aşama geride kaldı. Michael Selig’in adaylığı, Senato Tarım Komitesi’ndeki oylamadan geçerek tam Senato genel kuruluna taşınmaya hak kazandı. Böylece adaylık, komite engelini aşarak nihai oylama sürecine girmiş oldu.
Perşembe günü yapılan duyuruda, Komite’nin Cumhuriyetçi üyeleri Selig’in adaylığını desteklediklerini açıkladı. Çarşamba gerçekleşen duruşmanın ardından yapılan iç oylamada desteğin tamamen parti çizgileri üzerinden şekillendiği bildirildi. Komite içerisindeki hiçbir Demokrat üyenin Selig’in adaylığı lehine oy vermemesi dikkat çekti. Bu durum, sürecin Senato genel kurulunda da yoğun siyasi çekişmeler eşliğinde ilerleyeceğine işaret ediyor.
Selig’in adaylığı, CFTC’nin gelecekte dijital varlık piyasaları üzerindeki rolü ve düzenleyici vizyonu açısından kritik bir dönemde gündeme geliyor. Son yıllarda CFTC’nin kripto varlıklar üzerindeki yetkilerinin genişletilmesi tartışılırken, Selig’in bu alandaki teknik uzmanlığı ve mevcut duruşu hem destek hem de eleştiri topluyor. Aday, komite karşısında yaptığı açıklamada dijital varlıkların kurum için “stratejik bir görev alanı” olduğunu belirterek, daha net ve uygulanabilir bir düzenleyici çerçeve oluşturulması gerektiğine vurgu yaptı.
Buna karşın bazı üyeler, Selig’in geçmişte kripto endüstrisiyle yakın temasta olmasının potansiyel çıkar çatışması riskleri oluşturabileceğini savunuyor. Eleştiriler, CFTC’nin geleneksel emtia piyasalarındaki dengeli yaklaşımını koruması gerektiği yönünde yoğunlaşıyor.
Komiteden çıkan kararın ardından gözler şimdi Senato genel kuruluna çevrildi. Selig’in resmen göreve başlayabilmesi için tam Senato oylamasında çoğunluk desteği alması gerekiyor. Sürecin nasıl sonuçlanacağı, özellikle kripto piyasaları ve finansal düzenleme politikaları açısından dikkatle takip ediliyor.

Solana (SOL) için piyasaya yeni sürülen spot ETF’ler yatırımcı ilgisini çekmeye devam ederken, varlığın piyasa yapısında yaşanan zayıflama fiyat üzerinde aşağı yönlü baskıyı artırıyor. Son haftalarda sert dalgalanmalar yaşayan SOL, güçlü fon girişlerine rağmen teknik olarak daha derin bir düzeltme ihtimaliyle karşı karşıya.
Solana’nın spot ETF ürünleri, lansmanlarından bu yana toplam 476 milyon dolarlık net giriş topladı. Bu girişler, varlığın ciddi ölçüde değer kaybettiği bir döneme denk geldi. SOL fiyatı, ETF’lerin işlem görmeye başlamasından bu yana 186 dolar seviyesinden yaklaşık yüzde 30 gerileyerek 130 dolar civarına çekildi. Buna rağmen ETF’lere olan talep kesilmedi ve ürünler art arda 17 gün boyunca net giriş kaydetmeyi başardı.
ETF’lerden gelen sermaye akışı, mevcut volatilite döneminde bir denge unsuru sağlarken, piyasanın yönünü belirleyecek temel faktör hâlâ makroekonomik koşullar ve kripto piyasasının genel risk iştahı olacak. Kripto piyasası bu belirsizlik sürecini yaşarken, Solana ETF’lerindeki istikrarlı girişler hem bireysel hem kurumsal yatırımcılar için ilgi çekici bir gösterge olmayı sürdürüyor.

Spot Bitcoin (BTC) ETF’leri, 19 Kasım’da 75,47 milyon dolarlık net giriş kaydederek son günlerde kurumsal yatırımcıların piyasadan çektiği sermayeyi dengeledi ve beş gün süren çıkış serisini sonlandırdı. Bu hareket, kurumsal talebin yeniden güç kazandığını ve Bitcoin’e olan ilgide toparlanma sinyalleri olduğunu gösteriyor.
Özellikle hafta boyunca süren yoğun satış baskısı ve volatiliteye rağmen ETF’ler, kurumsal yatırımcılar tarafından hâlâ güvenli bir giriş noktası olarak görülüyor. Analistler, bu net girişin, özellikle riskten kaçınan yatırımcıların spot Bitcoin piyasasına dolaylı yoldan yeniden pozisyon almaya başladığının bir göstergesi olduğunu belirtiyor.
ETF’lere giren sermaye, sadece fiyat hareketlerini desteklemekle kalmıyor, aynı zamanda kurumsal yatırımcıların Bitcoin’e olan uzun vadeli bakış açısını da yansıtıyor. Piyasa gözlemcilerine göre, ETF’lerdeki girişler, fiyat volatilitesine rağmen kripto varlıkların kurumsal kabulünün arttığını ve dijital varlıklara güvenin sürdüğünü işaret ediyor.
Uzmanlar, kısa vadede Bitcoin fiyatının hâlâ dalgalanmaya açık olduğunu vurgulasa da, spot ETF’lerdeki sermaye akışının piyasaya moral verdiğini ve potansiyel olarak satış baskısını hafifletebileceğini ifade ediyor. Bu bağlamda, 19 Kasım’daki giriş, kurumsal oyuncuların piyasadaki fırsatları değerlendirmeye başladığını ve Bitcoin ETF’lerinin yatırımcılar için güvenli liman rolünü sürdürdüğünü gösteriyor.

European Commission (AB Komisyonu), 2025 sonunda sunulması planlanan bir pakette, blok genelinde finansal gözetimi merkezileştirmek amacıyla European Securities and Markets Authority’nın (ESMA) yetkilerini önemli ölçüde genişletmeyi hedefliyor. Bu adım, kripto borsaları, menkul kıymet piyasaları ve clearing altyapılarını tek bir gözlem çerçevesine sokmayı öngörüyor.
Avrupa finans sisteminin halen birçok ulusal düzenleyici otorite tarafından yönetiliyor olması, sınır ötesi yatırım ve piyasaların entegrasyonunda ciddi engeller yaratıyor. AB Komisyonu’nun hedefi, “Capital Markets Union (Sermaye Piyasaları Birliği)” çerçevesinde düzenlemeleri ve denetimi olanlaştırmak.
Plan kapsamında büyük ölçekli borsalar, kripto varlık hizmet sağlayıcıları ve arkaodeme (post-trading) altyapıları ESMA’nın doğrudan gözetimi altına alınabilecek. Bu, bir nevi ABD’deki U.S. Securities and Exchange Commission (SEC) benzeri “Avrupa SEC” modeline işaret ediyor.
Kripto varlık hizmet sağlayıcıları (CASP) ve merkezi borsalar için bu dönüşüm, regülasyon yükümlülüklerinde önemli değişikliklerin habercisi. MiCA (Markets in Crypto-assets) düzenlemesi henüz tam uygulanmamışken, bu ileri adım kripto sektöründe daha keskin ve yaygın denetim mekanizmaları anlamına geliyor. Örneğin, ulusal lisanslama yerine EU çapında tek bir denetim otoritesine bağlanma imkânı gündemde.
Ancak bu merkeziyetçi yapı önerisine her üye ülke aynı sıcaklıkla bakmıyor. Özellikle Malta, daha esnek regülasyon ortamını korumak isteyen ülkeler arasında.ESMA başkanı da “henüz net bir ortak görüş yok” diyerek ilerlemenin zaman alacağını ifade etmiş durumda.
Düzenleyiciler bu hamleyle şu amaçları güdüyor:
Kripto borsaları açısından bakıldığında, bu durum uyum maliyetlerini ve işlem için gereken altyapı yükünü artırabilir. Bununla birlikte, uzun vadede daha stabî ve güvenli bir piyasa ortamı oluşma potansiyeli taşıyor.
AB Komisyonu’nun “markets integration package” (piyasaların entegrasyon paketi) olarak adlandırılan önerisi Aralık 2025’e kadar sunulması planlanıyor.Bu paket içerisinde ESMA’nın yetkilerinin genişletilmesi, yeni gözetim mekanizmaları ve düzenleyici kaynakların güçlendirilmesi yer alıyor.
AB’de finansal gözetimin merkezileştirilmesi yönündeki bu plan, kripto ve menkul kıymet piyasalarında bir dönüm noktası olabilir. Hem fırsatlar hem de zorluklar içeriyor: yatırımcı güvenliği ve ölçeklenebilir finans sistemleri açısından pozitif; fakat uyum maliyetleri ve üye devletlerin egemenlik kaygıları açısından dikkat edilmesi gereken bir geçiş sürecini temsil ediyor.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından yayımlanan güncel verilere göre, 2003 = 100 bazlı Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi (Yİ-ÜFE) Ekim 2025 döneminde bir önceki aya göre %1,63 artarken, bir önceki yılın aynı ayına göre ise %27,00 artış kaydetti.
Yİ-ÜFE üreticiler seviyesindeki fiyat değişimini ölçerken, bu veriler lojistik, tedarik zinciri ve maliyet baskılarını önceden işaret edebilir. Ekim ayında aylık %1,63 artış, bir önceki ay olan Eylül’e kıyasla üretim maliyetlerinde bir ivme olduğunu gösteriyor. Yıllık artışın %27 gibi yüksek seviyede olması ise, üretici fiyatlarındaki baskının sürekli ve güçlü olduğunu işaret ediyor.
Bu artışın alt kalemlerinde girdi maliyetleri, enerji fiyatları, döviz kuru etkileri ve küresel tedarik zinciri kırılmaları yer almış olabilir. Üretici fiyatlarındaki yüksek artış, nihai tüketiciye yansıyabilir ve enflasyon beklentilerini yukarı çekebilir.
Üretici fiyatlarındaki %-27 seviyesindeki yıllık artış sürdürülebilir değil; bu kadar yüksek bir oran uzun vadede ekonomi için riskler taşıyor. Politikacılar, firma yöneticileri ve yatırımcılar için bu veri, yakın dönemli maliyet baskılarının ciddi olduğu uyarısını veriyor.
TÜİK verilerine göre Ekim 2025’te Yİ-ÜFE’deki artış dikkat çekici. Üretici maliyetlerindeki bu yükseliş, enflasyonist baskının üretim cephesinden ciddi şekilde geldiğini gösteriyor. Bu gelişme yalnızca üreticiler değil, tüketiciler, politika yapıcılar ve finansal piyasalar için de önemli bir gösterge olarak değerlendirilmeli.

Stablecoin piyasasının en büyük oyuncularından biri olan Tether, 2025 yılı üçüncü çeyrek itibarıyla yıl başından bu yana elde ettiği net kârın 10 milyar dolarlık sınırı geçtiğini açıkladı. Şirket ayrıca, 6,8 milyar dolarlık bir fazla rezerv oluşumu ile finansal dayanıklılığını güçlendirdiğini duyurdu.
Tether’ın bu başarılı finansal göstergeleri, birkaç önemli faktörle ilişkilendirilebilir:
Tether’ın bu düzeyde bir net kâr açıklaması, stablecoin ihraç eden özel bir şirket için oldukça dikkat çekicidir. Finansal yayınlarda şirketin “özel sektörün en kârlı şirketlerinden biri” olarak gösterilmesinin nedeni budur. Aynı zamanda, fazla rezerv varlığı Tether’ın olası panik durumlarında ya da likidite şoklarında dayanıklılığını artırıyor. Bu, kullanıcı güveni ve piyasa fonksiyonları açısından kritik öneme sahip.

Bitcoin’e bağlı stratejisiyle bilinen Strategy Inc (MSTR), 27 Ekim ile 2 Kasım 2025 tarihleri arasında hisse senedi satış programları aracılığıyla toplam 69,5 milyon dolar tutarında hisse sattığını duyurdu. Bu satış, şirketin “at-the-market” (ATM) hisse arz ve satış programları kapsamında gerçekleştirildi.
Strategy Inc, uzun süredir Bitcoin’i ana varlık olarak portföyünde bulunduran bir şirkettir. Bu hisse satışları, şirketin Bitcoin alım kaynaklarını artırma yönündeki stratejisinin bir parçası olarak görülmektedir. Bu bağlamda, hisse satışları ve Bitcoin birikimi arasında doğrudan bağlantı kurulmaktadır.
Bu tür hisse satışları, yatırımcılara birkaç önemli sinyal göndermektedir: Şirket hâlâ Bitcoin alımına aktif şekilde devam ediyor ve bu amaçla sermaye artırıyor.Hisse arzı yoluyla finansman sağlama mekanizması, şirketin Bitcoin odaklı stratejisini sürdürülebilir hale getirme çabasını işaret ediyor.Öte yandan, hisse satışları bazen “şirket hissedarlarının likidite ihtiyacı” olarak yorumlanabilir ve bu da bazı yatırımcılar için endişe kaynağı olabilir.

Kanada’daki yeni ekonomiyi canlandırma planı çerçevesinde, Hükûmet 2025 yılı için yaklaşık 141 milyar Kanada doları (yaklaşık 100 milyar USD) tutarında devasa bir bütçe tasarısı açıkladı. Bu paketin arkasında, özellikle ABD’nin Kanada’dan yapılan ihracata uygulamış olduğu yeni tarifelerin yarattığı baskılara tepki yer alıyor.
Kanada Maliye Bakanı François-Philippe Champagne tarafından sunulan bütçe tasarısı, şu ana başlıkları içeriyor:
Bu bütçe hamlesi, ABD’nin Kanada’ya uygulamaya başladığı yeni tarifelere doğrudan bir karşılık olarak görülüyor. Örneğin:
Ekonomik: Bu büyüklükte bir bütçe paketi, Kanada’nın ihracata bağımlı modelini dengelemeye çalışıyor. Tarifeler nedeniyle zayıflayan yatırımların yerine kamu yatırımlarını koymayı amaçlıyor.
Politik: Paketin maliyeti ve kamu borcundaki artış, muhalefet partileri ve kamuoyu tarafından dikkatle izleniyor. Tasarının onay süreci belirsizlik taşıyor.
Uluslararası: Kanada-ABD ticaret ilişkilerinde yeni bir döneme girildiğini gösteriyor. Bu bütçe, Kanada’nın dış şoklara karşı dayanıklılığını artırma yönünde bir sinyal niteliğinde.

ABD Senatosu’nda Wyoming senatörü Cynthia Lummis, kripto paraların milli finansal stratejiye entegrasyonunu savunuyor. Özellikle Stratejik Bitcoin Rezervi (Strategic Bitcoin Reserve, SBR) projesi üzerinde duruyor. Bu girişim, el konulan kripto varlıklardan ya da devlet tarafından edinilebilecek Bitcoin’lerden ulusal bir rezerv stoğu oluşturmayı, ve Bitcoin’i yeni harcama yapmadan ABD borcuna karşı dijital bir “altın” olarak konumlandırmayı hedefliyor.
Lummis tarafından Mart 2025’te Senato’ya sunulan “BITCOIN Act of 2025” (S.954) teklifinde şu hususlar yer alıyor:
Lummis’in gerekçesi şu şekilde özetlenebilir:
Şu aşamada BITCOIN Act’i henüz tam olarak yasalaşmış değil; ancak senatör Lummis ve bazı diğer kongre üyeleri bu fikri aktif şekilde destekliyor. Ayrıca, ABD yönetimi kripto varlıklarının kamu maliyesine entegrasyonu konusunda hazırlıklar yapmakta.

Küresel ödeme sistemi devi Mastercard, kripto para borsası Gemini ve blok zinciri ödeme şirketi Ripple ile yürütülen bir pilot proje kapsamında geleneksel kredi kartı ödemelerinin blockchain teknolojisi üzerinden işlenmesi için test sürecine giriyor. Bu işbirliği, finansal işlemlerde blok zinciri altyapısının temel katmanlardan biri olması vizyonuna önemli bir adım olarak değerlendiriliyor.
Mastercard’ın planına göre, kullanıcılar kredi kartı ödemesi yaptıklarında işlem arka planda blockchain altyapısı üzerinden yürütülecek. Gelir transferleri, takas ve netleşme (settlement) süreçleri klasik kart şemalarının dışında gerçekleşebilecek.Gemini platformu ödeme işleme ve kripto varlık desteği tarafında rol alırken, Ripple ise blockchain üzerinde ödeme ağı ve likidite katmanı olarak devreye giriyor. Bu bağlamda Ripple’ın On-Demand Liquidity (ODL) çözümü gibi yenilikçi teknolojileri kullanılabilir.Pilot sürecin başlangıç detayları hâlâ kesinleşmemiş olsa da finans sektörü kaynakları testin 2026 ilk çeyreğinde genişletilmesi olasılığı üzerinde duruyor.
Bu tür bir işbirliği üç boyutta kritiktir:
Regülasyon: Kart ödeme sistemleri ve blockchain entegrasyonu, finans regülatörü açısından yeni soru işaretleri yaratıyor.
Altyapı Riskleri: Blok zinciri ağlarının ölçeklenebilirliği, toplam işlem hacmi açısından klasik ödeme ağlarını takip etmeye henüz hazır olmayabilir.
Kullanıcı Kabulü: Tüketicilerin habersizce blockchain tabanlı bir ödeme sistemine geçmesi güven sorunu doğurabilir.

Amerika Birleşik Devletleri’nde faaliyet gösteren spot Bitcoin borsa yatırım fonları (ETF) geçen hafta boyunca 2 milyar doları aşan çıkış kaydetti. Bu miktar, ETF sektöründe kaydedilmiş en büyük ikinci haftalık çıkış olarak değerlendiriliyor.
Çeşitli veri sağlayıcılarına göre, 27 Ekim – 2 Kasım 2025 haftasında spot BTC ETF’lerinden yaklaşık 2,1 milyar dolar tutarında çıkış görüldü.Bu çıkış, önceki en kötü haftalık çıkış olan 3,6 milyar dolar seviyesinin ardından gelerek “ikinci büyük” tarihsel haftalardan biri olarak kayda geçti.Çıkışların motivasyonları aşağıdaki şekilde özetlenebilir: faiz oranları, dolardaki güçlenme, kripto piyasasındaki risk algısının artması ve spot BTC fiyatının yatay seyri.
ETF’lerden çıkan fonlar, piyasa üzerindeki likiditeyi azaltabilir ve bu durum spot Bitcoin fiyatında baskı yaratabilir.Kurumsal yatırımcıların BTC’ye bakışı, geçen haftaki çıkışla birlikte “temkinli” olarak değerlendiriliyor.Kripto yatırımcıları açısından bu durum, ETF piyasasının hâlâ yüksek korelasyon ve volatiliteye sahip olduğunu işaret ediyor.

Asya borsaları haftaya pozitif bir ivmeyle giriş yaptı. Bu yükselişte, ABD’de federal hükümetin yeniden açılacağına dair gelen iyimser haberlerin etkisi büyük oldu. Uzun süredir süregelen bütçe krizinin ardından, hükümetin kapanma riskinin ortadan kalkması yatırımcı güvenini artırdı. Küresel piyasalarda risk iştahı yeniden canlanırken, Asya’nın önde gelen endekslerinde dikkat çekici yükselişler görüldü.
Tokyo Borsası’nda Nikkei 225 endeksi haftanın ilk işlem gününde yüzde 1’in üzerinde artış kaydederken, teknoloji hisseleri öncülüğünde hareket eden Güney Kore Kospi endeksi de güçlü bir toparlanma sergiledi. Çin’de ise hem Şanghay hem de Şenzen endeksleri yukarı yönlü seyretti. Özellikle hükümetin ekonomik büyümeyi destekleyici adımlar atacağına dair beklentiler, yerel yatırımcıların iştahını artırdı.
Analistler, ABD’deki siyasi belirsizliklerin azalmasının, global piyasalarda risk algısını hafiflettiğini ve yatırımcıların yeniden hisse senetleri gibi daha riskli varlıklara yöneldiğini belirtiyor. Ayrıca doların bir miktar güç kaybetmesi, Asya para birimlerine ve dolayısıyla bölge borsalarına destek oldu. Uzmanlar, önümüzdeki günlerde ABD’den gelecek ekonomik veriler ve Fed’in faiz politikalarına dair açıklamaların, bu olumlu seyrin kalıcılığı açısından belirleyici olacağını vurguluyor.

ABD’nin en büyük takas ve saklama kuruluşu DTCC (Depository Trust & Clearing Corporation), kripto para piyasasında dikkat çeken bir adım attı. Kuruluş, beş farklı spot XRP ETF fonunu aktif ve lansman öncesi fonlar listesine dahil etti. Bu gelişme, kripto yatırımcıları arasında büyük bir heyecan yarattı.
DTCC, finans piyasalarının en güvenilir altyapı sağlayıcılarından biri olarak biliniyor. Bir ETF’nin DTCC listesine eklenmesi, genellikle borsada işlem görebilecek duruma gelmeden önceki son aşamalardan biri olarak değerlendiriliyor. Bu durum, XRP için uzun süredir beklenen kurumsal yatırım adımlarının yakında gelebileceği yönünde güçlü sinyaller veriyor.
XRP’nin fiyatı, haberin ardından kısa sürede yukarı yönlü tepki verdi. Piyasa analistleri, DTCC’nin bu hamlesini, kripto paraların geleneksel finans sistemine entegrasyonunda önemli bir dönüm noktası olarak yorumluyor. Ayrıca, Bitcoin ve Ethereum ETF’lerinin ardından XRP’nin de bu alanda yer alması, altcoin piyasasına kurumsal ilginin artacağı beklentisini güçlendirdi.
Uzmanlara göre, bu gelişme yalnızca XRP özelinde değil, genel olarak kripto ekosistemi için de bir meşruiyet göstergesi niteliğinde. ABD Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu (SEC) ile Ripple arasındaki uzun süredir devam eden hukuki süreçte gelinen nokta da yatırımcıların güvenini destekliyor. Eğer bu ETF’ler resmi onay alırsa, XRP’nin piyasa hacminde ciddi bir artış bekleniyor.

Kripto piyasalarının dikkatle izlediği spot Solana ETF’leri, Pazartesi günü art arda 10. gün net giriş kaydederek güçlü bir yatırımcı ilgisine işaret etti. Fonlara son işlem gününde giren 6,78 milyon dolarlık taze sermaye, Solana’ya olan kurumsal güvenin giderek arttığını gösteriyor.
Bu ivme, özellikle Bitcoin ve Ethereum ETF’lerinin ardından gelen yeni nesil akıllı kontrat platformlarına olan ilgiyi yansıtıyor. Solana, yüksek işlem hızı ve düşük maliyetleriyle uzun süredir “Ethereum’a alternatif” olarak anılıyor. Spot ETF’lere yönelik sürekli giriş, yatırımcıların Solana’nın hem teknik hem de ekonomik potansiyeline olan inancının güçlendiğini kanıtlıyor.
Uzmanlara göre, bu artış sadece fiyat beklentilerinden ibaret değil; aynı zamanda blokzincir altyapısının kurumsal benimsenmesi açısından da önemli bir gösterge. Özellikle ABD’deki düzenleyici belirsizliklerin azalmaya başlamasıyla birlikte, kurumsal fonların portföylerinde Solana’ya daha fazla yer açmaya başladıkları görülüyor.
Analistler, Solana ETF’lerine yönelik bu istikrarlı girişlerin yılın son çeyreğinde de sürebileceğini belirtiyor. Bu durum, Solana’nın toplam piyasa değerinde kalıcı bir büyüme trendini tetikleyebilir. Ayrıca, Solana ekosisteminde geliştirilen DeFi ve NFT projelerinin artışı da kurumsal ilgiyi destekleyen bir diğer unsur olarak öne çıkıyor.

Dijital varlık sektörünün dev ismi Tether, Vietnam’ın teknoloji vizyonuyla öne çıkan şehirlerinden Da Nang ile önemli bir anlaşmaya imza attı. Tether, Da Nang Şehri Halk Komitesi ile dijital altyapı geliştirme ve yenilikçi yönetişim modelleri alanlarında iş birliği yapmak üzere bir Mutabakat Zaptı (MoU) imzaladığını duyurdu.Bu anlaşma, Tether’in küresel ölçekte dijital dönüşüm projelerine öncülük etme hedefinin bir parçası olarak değerlendiriliyor. Şirket, yalnızca stablecoin ihracıyla değil, aynı zamanda finansal kapsayıcılık ve dijital ekonomi alanlarında da etkisini artırmayı amaçlıyor. Da Nang ile yapılan bu iş birliği, özellikle şehir yönetiminde dijital çözümlerin ve blockchain tabanlı sistemlerin benimsenmesini teşvik edecek.
Tether yetkilileri, projenin amacının yalnızca teknolojik altyapı oluşturmak değil, aynı zamanda vatandaş odaklı, şeffaf ve yenilikçi bir yönetim anlayışı geliştirmek olduğunu vurguluyor. Bu kapsamda, Tether’in blockchain teknolojisini şehir planlaması, veri güvenliği, kimlik doğrulama ve kamu hizmetlerinde daha etkin bir şekilde kullanmayı hedeflediği belirtiliyor. Vietnam hükümeti son yıllarda dijital dönüşüm ve fintech alanlarında büyük ilerleme kaydediyor. Da Nang, özellikle teknoloji girişimleri, sürdürülebilir şehircilik ve dijital yönetişim konularında ülkenin öncü bölgelerinden biri. Bu nedenle Tether’in bölgeyle yaptığı anlaşma, hem yerel hem de küresel ölçekte stratejik bir adım olarak değerlendiriliyor.
Uzmanlar, bu hamlenin Tether’in küresel görünümünü güçlendireceğini ve stablecoin teknolojilerinin gerçek dünya uygulamalarına entegre edilmesinde önemli bir rol oynayacağını belirtiyor. Ayrıca bu gelişme, blockchain tabanlı finansal sistemlerin yalnızca yatırım aracı olarak değil, kamusal hizmetlerin modernleşmesi için de kullanılabileceğini gösteren güçlü bir örnek olarak öne çıkıyor.

Küresel jeopolitik gerilimlerin teknoloji cephesine taşındığı yeni bir olayda, Çin’in siber güvenlik kurumu, Amerikan hükümetini devasa bir Bitcoin hırsızlığını organize etmekle suçladı. Çin Ulusal Bilgisayar Virüsü Acil Müdahale Merkezi (CVERC) tarafından yapılan açıklamada, yaklaşık 13 milyar dolar değerinde Bitcoin’in “koordineli, sistematik ve devlet düzeyinde” bir operasyonla çalındığı öne sürüldü.
Merkeze göre, çalınan Bitcoin’lerin blokzincir üzerindeki hareketleri dikkat çekici bir biçimde “sessiz ve gecikmeli” ilerledi. Bu durum, sıradan siber suçluların tipik davranış kalıplarından farklı olarak, “devlet desteğiyle yürütülen profesyonel bir operasyon” izlenimi veriyor. Çinli yetkililer, söz konusu transferlerin karmaşık yazılım araçlarıyla gizlendiğini, ayrıca bir dizi Amerikan merkezli IP adresinin izine ulaşıldığını belirtti.
Bu açıklama, halihazırda teknoloji ve finans alanında süregelen ABD–Çin rekabetini daha da derinleştirebilecek nitelikte. Washington’dan konuya dair resmi bir yanıt gelmezken, ABD’li analistler iddiaların “politik motivasyon” taşıyabileceğine dikkat çekiyor. Ancak Çin basınında haber, ülkenin dijital egemenliğine yönelik “dış tehditlerin kanıtı” olarak yansıtıldı.
Çin, son yıllarda dijital varlıklar üzerindeki kontrolünü artırarak kripto madenciliğini yasaklamış, ancak blockchain teknolojisine yönelik stratejik yatırımlarını sürdürmüştü. Uzmanlar, bu son gelişmenin yalnızca bir siber güvenlik tartışması olmadığını, aynı zamanda ekonomik güç dengeleri ve dijital egemenlik mücadelesi açısından yeni bir dönemi işaret ettiğini düşünüyor.
Bazı analistler, Çin’in bu suçlamayla küresel kripto para piyasalarındaki ABD merkezli hakimiyeti sorgulatmayı hedeflediğini belirtiyor. Özellikle ABD’de onaylanan Bitcoin ETF’lerinin küresel likidite üzerindeki etkisi düşünüldüğünde, bu iddiaların jeopolitik bir karşı hamle olabileceği değerlendiriliyor.

Bitcoin fiyatı Salı günü yaklaşık %3 değer kaybetmesine rağmen, ABD spot Bitcoin ETF’leri yatırımcılardan rekor düzeyde ilgi gördü. Günlük bazda 524 milyon dolarlık net giriş, yatırımcıların kısa vadeli fiyat dalgalanmalarına rağmen uzun vadeli beklentilerini koruduğunu gösterdi. Bu güçlü girişin büyük bölümü, özellikle BlackRock’ın iShares Bitcoin Trust (IBIT) ve Fidelity’nin Wise Origin Bitcoin Fund (FBTC) fonlarından geldi. Analistler, bu durumu kurumsal yatırımcıların piyasadaki düşüşleri “alım fırsatı” olarak değerlendirmesiyle açıklıyor.
Kripto piyasalarında genellikle fiyat düşüşleriyle birlikte fon çıkışı gözlenirken, bu kez tam tersi bir tablo yaşandı. Yatırımcılar, Bitcoin’in uzun vadede ETF onaylarının sağladığı kurumsal meşruiyet sayesinde değerini artıracağına inanıyor. Özellikle ABD’de faiz indirimi beklentilerinin artması, riskli varlıklara olan ilgiyi destekleyen bir unsur olarak öne çıkıyor.
Uzmanlara göre bu girişler, spot ETF’lerin Bitcoin piyasasında fiyat istikrarını artırıcı bir rol oynadığını da gösteriyor. Geleneksel yatırımcılar, artık kripto borsalarına ihtiyaç duymadan regüle edilmiş finansal ürünler aracılığıyla Bitcoin’e erişebiliyor. Bu da hem güveni hem de piyasadaki likiditeyi artırıyor.
Bununla birlikte bazı analistler, kısa vadede volatilitenin sürebileceğini ancak bu seviyelerde görülen fon girişlerinin uzun vadede yeni bir boğa döngüsünün habercisi olabileceğini savunuyor. Bitcoin’in son haftalarda yaşadığı dalgalanmalara rağmen ETF piyasasındaki bu dayanıklılık, kurumsal yatırımcıların kripto ekosistemine bakışının köklü biçimde değiştiğini ortaya koyuyor.

Kripto para dünyasında dikkat çeken bir gelişme, bu kez Asya’dan geldi. Tayvan hükümeti, ele geçirilen kripto varlıklardan oluşacak bir ulusal Bitcoin rezervi kurulması fikrini gündemine aldı. Bu adım, Mart ayında eski ABD Başkanı Donald Trump tarafından başlatılan ABD Stratejik Bitcoin Rezervi girişiminden ilham alarak atıldı.
Tayvan, son yıllarda hem blockchain teknolojisini destekleyen hem de finansal güvenliği ön planda tutan politikalarıyla öne çıkıyor. Özellikle siber suçlar ve yasa dışı kripto işlemleriyle mücadele kapsamında el konulan Bitcoin’lerin miktarının artması, hükümeti bu varlıkları daha stratejik bir biçimde değerlendirmeye yöneltti.
Proje kapsamında, Tayvan Maliye Bakanlığı ve Merkez Bankası’nın ortak bir çalışma grubu kurduğu, rezervin ekonomik istikrar aracı olarak kullanılmasının değerlendirildiği bildiriliyor. Bitcoin rezervinin, ulusal döviz rezervlerinin bir tamamlayıcısı olarak konumlandırılması ve gelecekte finansal krizlere karşı bir koruma kalkanı işlevi görmesi planlanıyor. Uzmanlar, bu hamlenin yalnızca ekonomik değil, jeopolitik bir strateji anlamı da taşıdığını belirtiyor. Küresel ölçekte ABD ve Çin arasında artan rekabet, birçok Asya ülkesini dijital varlıkları stratejik bir rezerv unsuru olarak görmeye itti. Tayvan’ın bu girişimi, hem dijital egemenliğini güçlendirme hem de uluslararası piyasalarda yenilikçi bir duruş sergileme adımı olarak yorumlanıyor.
Bununla birlikte bazı analistler, Bitcoin’in volatil doğası nedeniyle ulusal rezerv aracı olarak kullanılması konusunda temkinli. Ancak Tayvan tarafı, bu rezervin tamamlayıcı bir nitelikte olacağını, ekonominin temel dayanağını oluşturmayacağını vurguluyor. Eğer proje hayata geçerse, Tayvan dünyada resmî bir Bitcoin rezervi oluşturan ilk Asya ülkesi olacak.

ABD Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu (SEC), kripto varlık düzenlemelerinde yıllardır süren belirsizlikleri ortadan kaldırmak için yeni bir adım atmaya hazırlanıyor. SEC Başkanı Paul Atkins, Fed’in düzenlediği Fintech Konferansı’nda yaptığı açıklamada, kurumun “token taksonomisi” adı verilen yeni bir sınıflandırma sistemi üzerinde çalıştığını duyurdu.
Atkins, mevcut sistemin dijital varlıkların doğasını doğru yansıtmadığını, birçok token’ın menkul kıymet mi yoksa emtia mı sayılması gerektiği konusunda karmaşa yarattığını vurguladı. Yeni taksonomi ile her bir token türünün hukuki statüsü, işlevi ve piyasa rolü daha net bir biçimde tanımlanacak. Bu da hem yatırımcılar hem de projeler açısından düzenleyici çerçevenin daha öngörülebilir hale gelmesini sağlayacak.
Uzun süredir devam eden “kripto varlıklar nasıl sınıflandırılmalı?” tartışması, özellikle SEC ile CFTC (Emtia Vadeli İşlemler Komisyonu) arasındaki yetki çekişmesi nedeniyle çözümsüz kalmıştı. Atkins’in açıklaması, bu belirsizliği sonlandırma yolunda somut bir adım olarak görülüyor.
Yeni sistemle birlikte, token’lar kullanım amaçlarına, ekonomik modellerine ve sahiplik yapısına göre kategorilere ayrılacak. Örneğin, bir token yalnızca ağ erişimi sağlıyorsa “utility token”, yatırım getirisi sunuyorsa “security token” sınıfına girebilecek. Bu ayrım, hem regülasyonun daha adil işlemesini hem de yenilikçi projelerin gereksiz baskı altında kalmamasını hedefliyor.
Kripto endüstrisi temsilcileri, bu girişimi genellikle olumlu karşıladı. Net bir düzenleyici çerçevenin, piyasaya güven kazandıracağını ve kurumsal yatırımcıların kripto varlıklara olan ilgisini artıracağını düşünüyorlar. Ancak bazı eleştirmenler, yeni sistemin pratikte uygulanmasının zaman alabileceğini ve SEC’in bu süreçte esnek davranması gerektiğini savunuyor.
Atkins ise konuşmasında, amacın sektörü baskılamak değil, “sağlıklı bir düzenleme ile inovasyonu teşvik etmek”olduğunu belirtti. Token taksonomisinin önümüzdeki aylarda kamuoyu görüşüne açılması ve ardından yasalaşma sürecine dahil edilmesi bekleniyor.

Rusya finans sektöründe tarihi bir adım atılmak üzere. Üst düzey bir yetkiliye göre, Rusya Merkez Bankası (CBR), yatırım fonlarının 2026 yılından itibaren kripto para türevlerine yatırım yapmasına izin verecek. Bu gelişme, ülkenin uzun süredir kriptoya karşı temkinli olan duruşunda dikkat çekici bir yumuşama olarak değerlendiriliyor.
Şu anda yürürlükte olan düzenlemelere göre, yatırım fonlarının kripto bağlantılı finansal araçlara erişimi tamamen yasak. Ancak CBR, bu yasağı kaldırmak için gerekli yasal değişiklikleri gelecek yılın ilk çeyreğinde yapmayı planlıyor. Bankanın Yatırım Finansmanı Aracılık Departmanı Direktörü Olga Shishlyannikova, söz konusu duyuruyu Yekaterinburg’da düzenlenen finans forumunda yaptı.
Shishlyannikova, mevcut düzenlemenin yatırım fonlarının inovatif finansal ürünlerden faydalanmasını engellediğini belirterek, “Yönetmelikte değişiklik yapılması gerekiyor. Bu değişikliği 2025’in ilk çeyreğinde gerçekleştirmeyi planlıyoruz. Yasağı getiren maddeyi tamamen kaldıracağız.” ifadelerini kullandı. Yetkili, benzer bir yasağın geçtiğimiz dönemde brokerler için kaldırıldığını hatırlattı. Ancak yatırım fonlarına ilişkin kısıtlamaların yalnızca yasal düzenleme değişikliğiyle ortadan kalkabileceğini, dolayısıyla sürecin idari bir genelgeyle çözülemeyeceğini açıkladı.
Bu açıklama, CBR’nin bu konuda adım atmayı düşündüğünü ilk kez dile getiren Valery Krasinsky’nin önceki beyanlarını da doğruladı. Krasinsky, Eylül ayında yaptığı açıklamada, yatırım fonlarına da brokerlerle aynı koşullarda kripto türevleri sunulabilmesi için “oyun alanını eşitleme” hedefinde olduklarını belirtmişti.
Rusya Merkez Bankası bugüne kadar kripto paralara karşı en sert tutumu sergileyen finansal otoritelerden biri olarak biliniyordu. Ancak son dönemde ülkenin, Batı yaptırımlarını aşmak ve uluslararası ticarette alternatif ödeme kanalları oluşturmak amacıyla kripto paraları kullanmaya başlaması, CBR’nin tavrında gözle görülür bir değişim yarattı.
Mayıs 2025’te alınan bir kararla banka, finans kuruluşlarının Bitcoin (BTC) ve Ethereum (ETH) gibi büyük kripto varlıkların fiyatlarına bağlı türev ürünler, dijital menkul kıymetler ve finansal varlıklar sunmalarına izin vermişti. Bu adımın ardından Sberbank, Moskova Borsası ve Finam gibi büyük kurumlar, Bitcoin vadeli işlemleri ve benzeri ürünleri hızla piyasaya sürdü.
Yeni plan kapsamında, yatırım fonları da bu piyasalara erişim sağlayabilecek. Ancak bazı sınırlamalar devam edecek. Kripto türevleri, dayanak varlıkların fiziksel teslimini içermeyecek ve yalnızca “yüksek nitelikli yatırımcılar”tarafından satın alınabilecek. Bu yatırımcıların belirli gelir ve varlık kriterlerini karşılaması zorunlu olacak.Ayrıca, mevcut ürünler halen “deneysel yasal rejim” kapsamında işlem görüyor. CBR, 2026 yılında yürürlüğe girmesi beklenen kapsamlı bir kripto yatırım yasası ile bu araçların tamamen yasal statüye kavuşturulmasını hedefliyor.
CBR’nin bu adımı, Rusya’nın kriptoya bakışında yeni bir dönemin başlangıcı olarak görülüyor. Ülke, finansal egemenliğini koruma hedefi doğrultusunda dijital varlıkları artık bir tehdit değil, potansiyel bir ekonomik araç olarak değerlendirmeye başladı.
CBR Başkan Yardımcısı Vladimir Chistyukhin, geçtiğimiz Ekim ayında yaptığı açıklamada, ticari bankaların da kripto para birimleriyle çalışmasına izin verecek yeni bir düzenleme üzerinde çalıştıklarını duyurmuştu. Chistyukhin, bu süreçte risk yönetimi için özel protokoller oluşturulacağını ve tüm kurumlara sıkı güvenlik gereklilikleri getirileceğini belirtmişti.
Bu adımlar, Rusya’nın finans sistemini kademeli olarak kripto entegrasyonuna açtığını gösteriyor. Uzmanlar, 2026’da yürürlüğe girmesi beklenen yeni düzenlemelerle birlikte ülkenin, “kripto dostu bir finansal çerçeve” inşa etme yolunda hızla ilerleyeceğini düşünüyor. Sonuç olarak, CBR’nin yatırım fonlarına kripto türevlerine yatırım izni verme planı, Rusya’nın yalnızca dijital varlıkları tanıyan değil, onları stratejik finansal araçlar olarak kullanan bir ülke haline geldiğinin sinyali olarak değerlendiriliyor.
Bu ay kripto ve dijital finans ekosistemi, hem düzenleyici alanda hem de kurumsal benimsemede önemli ilerlemelerle dikkat çekti. Hong Kong’un tokenize mevduatlar ve dijital varlıklarla gerçek değerli işlem testlerine başlaması, küresel finansın blockchain tabanlı altyapıya geçişinde kritik bir eşik oluşturdu. Tether’in Ledn’a yaptığı stratejik yatırım ve Neura Robotics’e yönelik olası milyar dolarlık girişimi, şirketin hem kripto kredi hem de yapay zekâ–robotik alanlarında güçlü bir genişleme stratejisi yürüttüğünü ortaya koydu. Ülke bazında El Salvador’un tek günde gerçekleştirdiği tarihî Bitcoin alımı rezerv politikasındaki iddiasını gösterirken, Japonya’nın kripto vergisini %55’ten %20’ye düşürme kararı sektörü daha rekabetçi hâle getirmeyi hedefledi. Kurumsal tarafta Metaplanet’in Bitcoin merkezli hazine modelini büyütmesi ve Vitalik Buterin’in büyük fonların Ethereum üzerindeki etkisine ilişkin uyarıları tartışma yarattı. ABD’de CFTC başkanlık sürecinin Senato’ya taşınması düzenleyici cephenin hareketliliğini gösterirken, ETF piyasasında Solana fonlarının art arda giriş rekoru kırması ve Bitcoin ETF’lerinin çıkış trendini sonlandırması kurumsal talebin güç kazandığına işaret etti. Tüm bu gelişmeler, kripto piyasalarında teknolojik inovasyon, regülasyon ve yatırım dinamiklerinin aynı anda hız kazandığı güçlü bir dönüşüm dönemine girildiğini gösteriyor.


