23.06.2025 / 27.06.2025
Son günlerde küresel ölçekte dijital varlıklara yönelik düzenleyici ve yapısal adımlar dikkat çekici şekilde hız kazandı. Texas eyaleti, kamu fonlarıyla desteklenen ilk bağımsız Bitcoin rezerv fonunu kurarak ABD’de bu alanda öncü olurken; Arizona da el konulan kripto paralarla finanse edilecek bir dijital varlık fonu kurma yolunda önemli bir yasa tasarısını onayladı. Japonya Merkez Bankası ise nakit kullanımının azalması ve dijitalleşmenin hızlanmasıyla kripto paraların ödeme sistemlerinde alternatif haline gelebileceğini vurguladı. Bu gelişmelerin ortasında, Bitcoin fiyatı Orta Doğu’daki ateşkes ve Fed’in yıl sonu faiz indirimi beklentileriyle yeniden 106.000 dolara yükseldi. Ancak Fed Başkanı Jerome Powell, Temmuz ayında faiz indirimi için henüz erken olduğunu belirterek temkinli bir yaklaşım sergiledi. Öte yandan, ABD Senatosu’ndaki Cumhuriyetçi üyeler dijital varlık piyasalarına yönelik kapsamlı bir ilke seti yayınlayarak düzenleyici çerçevenin ana hatlarını ortaya koydu. Fed ise itibar riskini bankacılık denetimlerinden çıkararak, kripto şirketleriyle çalışan bankaların dışlanmasının önüne geçecek yeni bir adım attı. Bu gelişmeler, kripto varlıkların hem yasal hem de ekonomik düzeyde daha kurumsal bir zemine oturduğunu ve küresel finans mimarisi içinde daha görünür bir konuma yerleştiğini gösteriyor.
Texas Valisi Greg Abbott, eyalette dijital varlıkların resmi rezerv aracı olarak değerlendirilmesinin önünü açan yeni bir yasayı onayladı. Bu adımla Texas, Arizona ve New Hampshire’dan sonra ABD’de Bitcoin rezervini yasalaştıran üçüncü eyalet olurken, kamu kaynaklarıyla fonlanan ilk bağımsız Bitcoin rezerv fonunu kurarak önemli bir ilki gerçekleştirdi.
Yeni kurulacak fon, eyalet hazinesinden ayrı olarak Texas Maliye Kontrol Ofisi tarafından yönetilecek. Yasayı hazırlayan Senatör Charles Schwertner, “Devlet, toprak ve altın alabiliyorsa, son on yılın en güçlü performans gösteren varlıklarından biri olan Bitcoin’i de rezerv seçenekleri arasında düşünmeliyiz,” sözleriyle yasanın gerekçesini savundu.
Texas Blockchain Council Başkanı Lee Bratcher ise, kısa vadede eyaletin Bitcoin’e onlarca milyon dolarlık yatırım yapmasının öngörüldüğünü açıkladı. Bratcher, fonun profesyonel yatırım ilkelerine uygun şekilde idare edileceğinin altını çizdi.
Japonya Merkez Bankası (BOJ), kripto paraların gelecekte ülkenin ödeme sistemleri içinde daha fazla yer edinebileceğine dair sinyaller vermeye başladı. BOJ İcra Direktörü Kazushige Kamiyama, dijitalleşmenin etkisiyle nakit kullanımında hızlı bir düşüş yaşandığını ve bu dönüşümün ödeme alışkanlıklarını kökten değiştirdiğini vurguladı. 2024 yılı itibarıyla Japonya’da nakitsiz ödeme oranı %42,8’e ulaşarak hedeflenen %40’lık seviyeyi planlanandan önce geride bıraktı.
BOJ’un dijital yen projesi üzerindeki pilot çalışmaları devam ederken, Başkan Yardımcısı Shinichi Uchida, merkez bankasının fiyat istikrarını koruyamaması durumunda vatandaşların yen’e olan güvenini kaybedebileceğini ve bunun da kripto paralar ya da stabil kripto varlıkların (stablecoin) alternatif ödeme aracı olarak öne çıkmasına yol açabileceğini ifade etti.
Her ne kadar kripto para kullanımı Japonya’da şu an sınırlı olsa da, aktif kullanıcı sayısındaki artış ve yasal düzenlemelerdeki esneklik, dijital varlıkların ülkedeki rolünü büyütmeye aday görünüyor.
Bitcoin, Orta Doğu’daki ateşkes haberlerinin ardından yeniden ivme kazandı ve 106.000 dolar seviyesine kadar yükseldi. Hafta sonunda 98.500 doların altına inerek son 45 günün en düşük seviyesini gören BTC, jeopolitik belirsizliklere rağmen kurumsal yatırımcı ilgisinin sürdüğünü ortaya koydu.
Bu toparlanmada yalnızca siyasi gelişmeler değil, aynı zamanda ABD Merkez Bankası’nın (Fed) faiz politikasına dair beklentiler de rol oynadı. FedWatch verilerine göre, kasım ayında faizlerin %3,75’e veya altına çekilme ihtimali %53’e yükseldi. Bu da yatırımcıların riskli varlıklara, özellikle de kripto paralara yönelmesine zemin hazırladı.
Öte yandan Bitcoin ağının işlem gücünü temsil eden hashrate’teki %8’lik düşüş, İran’daki madencilik altyapısına dair endişeleri gündeme getirdi. Uzmanlara göre bu tür düşüşler çoğunlukla geçici enerji kesintilerinden kaynaklanıyor.
Analistler, fiyatların 110.000 dolar seviyesini aşabilmesi için yalnızca jeopolitik iyileşmelere değil, aynı zamanda makro ekonomik verilerin de destekleyici olması gerektiğini belirtiyor.
ABD Merkez Bankası (Fed), 23 Haziran tarihinde aldığı yeni kararla “itibar riski”ni bankacılık denetim kriterlerinden çıkardığını açıkladı. Bu hamle, daha önce benzer adımlar atan FDIC ve OCC’nin yolunu izlerken, özellikle kripto şirketleriyle iş yapan bankaların dışlanmasının önüne geçmeyi hedefliyor. Yeni düzenlemeyle birlikte denetçiler, yalnızca mevzuata uygunluk, kredi riski ve likidite gibi ölçülebilir risk unsurlarını göz önünde bulunduracak.
Fed Başkanı Jerome Powell daha önce yaptığı açıklamalarda, bankaların yasal sınırlar içinde kripto hizmetleri sunmasına sıcak baktıklarını belirtmişti. Powell, stabilcoinlerin düzenlenmesi konusunda Kongre’ye çağrıda bulunurken, dijital varlıklarla sağlıklı ve risk kontrollü bir şekilde çalışmanın teşvik edileceğini vurgulamıştı.
Bu düzenleme, ABD’de finansal yeniliklerin önünü açarken, aynı zamanda bankaların kripto sektörüyle olan ilişkilerinde daha fazla hareket alanı kazanmasına zemin hazırlıyor.
ABD Merkez Bankası (Fed) Başkanı Jerome Powell, Temmuz ayında faiz indirimi ihtimalinin şu an için geçerli bir senaryo olmadığını açıkladı. Powell, ekonomik verilerdeki belirsizliklerin sürdüğünü ve mevcut para politikasının etkilerinin tam anlamıyla ortaya çıkması için zamana ihtiyaç duyulduğunu ifade etti. Fed’in bu nedenle temkinli hareket edeceğini ve gelişmeleri dikkatle izlemeyi sürdüreceğini vurguladı.
Powell ayrıca, eski Başkan Donald Trump döneminde uygulanan gümrük tarifelerinin enflasyon üzerinde geçici ya da kalıcı baskı yaratabileceğine dikkat çekti. Fed yetkilileri ise yaz aylarında fiyat artışlarının daha belirgin biçimde tüketiciye yansıyacağını öngörüyor.
Temmuz ayında bir faiz indirimi ihtimali şu an için zayıf görünürken, piyasalar yıl sonuna kadar iki indirim ihtimalini fiyatlamaya devam ediyor. Ekonomistler de Fed’in adımlarında temkinli bir çizgiyi koruyacağını belirtiyor.
ABD Senatosu Bankacılık Komitesi’ndeki Cumhuriyetçi üyeler, dijital varlık piyasalarının düzenlenmesine yönelik ilk kapsamlı ilke paketini kamuoyuna sundu. Bu yeni çerçeve; dijital varlıkların yasal statüsünün netleştirilmesini, düzenleyici kurumların yetki sınırlarının belirginleştirilmesini ve teknolojik yenilikleri engellemeyen bir denetim anlayışının benimsenmesini öneriyor. Ayrıca, hedef odaklı kara para aklama önlemleri ve düzenleyici kurumların gelişen teknolojiye ayak uydurması gerektiği vurgulanıyor.
Yayınlanan ilke paketi, kripto piyasalarının geleceği konusunda Kongre’de devam eden hararetli tartışmaların ortasında geldi. Demokrat Parti’nin, eski Başkan Trump ve ailesinin dijital varlık yatırımlarından kazanç sağlamasını engellemeye yönelik girişimleri sürerken; Senato’da Coinbase ve Multicoin Capital temsilcilerinin katıldığı alt komite toplantısında, iki partinin ortak desteğini alan yasa taslakları da gündeme alındı.
Öte yandan, COIN Act gibi yeni yasa teklifleri, görevdeki başkanların ve yakın çevresinin kripto yatırımlarından kişisel çıkar sağlamasını sınırlamayı amaçlıyor. Bu gelişmeler, ABD’de dijital varlıklar için daha şeffaf ve dengeli bir yasal zemin oluşturulması yönündeki çabaların hız kazandığını gösteriyor.
Arizona Temsilciler Meclisi, el konulan dijital varlıklarla finanse edilmesi planlanan “Bitcoin ve Dijital Varlık Rezerv Fonu”na yönelik yasa tasarısını (HB 2324) kabul etti. Bu fon, cezai soruşturmalar sonucu elde edilen kripto paraların güvenli şekilde saklanması, satılması veya elde tutulması amacıyla kurulacak ve yönetimi eyalet haznedarına verilecek.
Yasa, fonun elde ettiği ilk 300.000 dolarlık gelirin eyalet Başsavcılığı’na aktarılmasını öngörürken, kalan tutarın hem eyalet bütçesine hem de rezerv fonuna dağıtılmasını şart koşuyor. Daha önce reddedilen tasarı, Haziran ayında yeniden gündeme alınarak hem Senato hem de Temsilciler Meclisi’nden geçmeyi başardı.
Artık tasarının yasalaşması için son adım Arizona Valisi Katie Hobbs’un onayına kaldı.
Ripple ile ABD Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu (SEC) arasında süregelen davada önemli bir dönemeç daha geride kaldı. New York Güney Bölgesi Mahkemesi Yargıcı Analisa Torres, tarafların kalıcı tedbir kararının kaldırılması ve uygulanacak para cezasında indirim yapılması yönündeki ortak talebini reddetti. Hakim Torres, kararında “Hiçbir koşul değişmedi ve taraflar da bu konuda farklı bir görüş sunmuyor” diyerek SEC’nin daha önce Ripple’ın ihlalleri sürdürebileceği yönündeki endişelerini hatırlattı.
Ripple ve SEC arasında varılan anlaşma uyarınca, 75 milyon dolarlık cezanın 50 milyon dolarlık kısmının SEC’ye ödenmesi, kalan 25 milyon doların ise Ripple’da kalması planlanıyordu. Ancak mahkeme, yasal bir ihlalin tespit edildiği durumlarda verilen kalıcı tedbir kararlarının yalnızca istisnai durumlarda kaldırılabileceğini belirtti.
Ripple’ın Baş Hukuk Sorumlusu Stuart Alderoty, karar sonrasında yaptığı açıklamada “Top yeniden bizim sahamızda. İtirazımızı geri çekmek de devam ettirmek de elimizde” sözleriyle hukuki sürecin yönü hakkında kapıyı açık bıraktı. Bu arada XRP’nin menkul kıymet olarak değerlendirilmediğine dair önceki mahkeme kararı ise halen geçerliliğini koruyor.
ABD Temsilciler Meclisi, 26 Haziran’da oy birliğiyle onayladığı HB 1664 yasa tasarısıyla, Ticaret Bakanlığı’na blockchain teknolojileri konusunda federal düzeyde koordinasyon yetkisi verdi. Yeni yasa, 180 gün içinde bir “Blockchain Uygulama Programı” başlatılmasını ve kamu ile özel sektör arasında iş birliği kurularak sektörel standartların oluşturulmasını hedefliyor.
Yedi yıl süreyle yürürlükte kalacak bu düzenleme, Ticaret Bakanı’nı doğrudan Başkan’a danışman konumuna getirirken, katılımı tamamen gönüllülük esasına dayandırıyor. Şirketlere herhangi bir veri paylaşımı yükümlülüğü getirmeyen tasarı, sektörel katkıyı teşvik edici bir yapıyla şekillendirildi.
Tasarının bir sonraki durağı Senato olurken, bu adım ABD’nin blockchain ve dağıtık defter teknolojilerinde küresel rekabet gücünü artırma vizyonunun önemli bir parçası olarak değerlendiriliyor.
Paylaş
İçindekiler