09.06.2025 / 13.06.2025
2025 yılının ikinci çeyreğinde , kripto para ekosistemi hem regülasyonlar hem de yatırım trendleri açısından oldukça yoğun ve dikkat çekici bir haftayı geride bıraktı. 09–13 Haziran haftasında öne çıkan gelişmeler, sektöre yönelik kurumsal ilgiyi ve devletlerin kripto varlıklara yaklaşımındaki farklılıkları açıkça ortaya koydu.
Haziran ayının ikinci haftası, kripto ekosistemi açısından hem regülasyonlar hem de kurumsal gelişmeler bakımından oldukça hareketli geçti. Haftanın en dikkat çeken gelişmelerinden biri, ABD ile Çin arasında prensipte varılan yeni ticaret anlaşması oldu. Anlaşma, nadir toprak elementleri ve stratejik teknoloji ihracatındaki kısıtlamaların gevşetilmesini içerirken, Çinli öğrencilerin ABD’deki eğitimlerine devam etmesinin de önünü açıyor. Bu uzlaşma, iki ülke arasındaki yapay zekâ ve yarı iletken gerilimlerinin ardından gelen yapıcı bir adım olarak görülüyor.
Kripto piyasalarında ise Ethereum öne çıktı. Staking’e kilitlenen ETH miktarı 34.65 milyona ulaşarak tüm zamanların zirvesini gördü. Bu, yatırımcıların satıştan ziyade pasif gelir modeline yöneldiğini ve ETH arzının ciddi bir bölümünün dolaşımdan çekildiğini gösteriyor. Aynı dönemde, SEC’in Solana ETF başvurularını hızlandırması, temmuz başında potansiyel bir onay beklentisini artırdı. Özellikle staking destekli ETF başvuruları, piyasada kurumsal ilginin arttığını ortaya koyuyor.
Regülasyon cephesinde Güney Kore, stablecoin ihraççılarına yönelik sermaye ve lisans zorunluluğu içeren yeni bir yasa tasarısı sundu. ABD’de ise Hazine Bakanı, dolara endeksli stablecoin piyasasının 2028’e kadar 2 trilyon doları aşabileceğini belirterek, bu alandaki büyüme potansiyeline dikkat çekti. “GENIUS Act” isimli düzenleme tasarısı, stablecoin’lerin yalnızca dolar ve likit varlıklarla desteklenmesini şart koşuyor.
Son olarak Ukrayna, merkez bankasının rezervlerine Bitcoin gibi kripto varlıkları dahil etme hazırlığında. Bu adım, kriptonun devlet nezdinde finansal bir enstrüman olarak değerlendirilmeye başlandığının önemli bir göstergesi.
İsrail’in, İran’ın başkenti Tahran’daki bazı hedeflere düzenlediği hava saldırısı kripto piyasalarında sert dalgalanmalara yol açtı. İlk olarak Axios tarafından duyurulan ve daha sonra Al-Jazeera tarafından doğrulanan saldırı sonrası Bitcoin %4’ten fazla değer kaybederek 102.700 dolara kadar geriledi.
ABD Başkanı Donald Trump, Londra’daki diplomatik temasların ardından Çin ile uzun süredir süregelen ticaret anlaşmazlıklarına dair önemli bir ilerleme sağlandığını açıkladı. Henüz nihai lider onayı bekleniyor olsa da, taraflar arasında “çerçeve anlaşma” düzeyinde prensipte bir mutabakata varıldığı belirtildi.
Bu taslak uzlaşmaya göre, Amerika’nın nadir toprak elementleri konusundaki tedarik güvenliği garanti altına alınırken, Çinli öğrencilerin ABD’deki üniversitelerde eğitimlerini sürdürebilmesinin de önü açılıyor. ABD Ticaret Bakanı Howard Lutnick, yapılan düzenlemelerin stratejik öneme sahip mıknatıslar ve nadir toprak metalleri üzerindeki kısıtlamaları kaldıracağını vurguladı.
Çinli yetkililer ise bu gelişmenin 5 Haziran’daki telefon görüşmesinin ve Cenevre’de varılan önceki uzlaşının doğal bir devamı olduğunu ifade etti. Anlaşma, iki ülke arasında yapay zekâ, yarı iletkenler ve teknoloji ihracatı gibi alanlardaki son dönemde artan gerilimlerin ardından geldi. Trump ise bu süreci “ilişkilerde tam anlamıyla yeni bir başlangıç” olarak tanımladı.
Ethereum staking’e kilitlenen toplam miktar, tarihi bir seviyeye ulaşarak 34.65 milyon ETH’yi buldu. Bu rakam, mevcut ETH arzının yaklaşık %28.7’sini temsil ediyor. Yatırımcıların satış yapmak yerine varlıklarını stake ederek gelir elde etmeye yönelmesi, bu artışın başlıca nedeni olarak görülüyor. Bu durum, Ethereum’un Beacon Chain üzerindeki güvenliğini pekiştirirken, ETH fiyatı da 2.700 doların üzerine çıkarak son 12 günün en yüksek seviyesine ulaştı.
Diğer yandan, spot Ether ETF’lerinde staking özelliğine onay gelme ihtimali piyasada heyecan yaratıyor. SEC’in olumlu bir karar vermesi durumunda, REX Shares gibi bazı şirketlerin bu alanda ürün sunmaya hazırlandığı biliniyor. Aynı zamanda BlackRock’un ETH alımlarını sürdürmesi, kurumsal yatırımcı ilgisinin güçlendiğine işaret ediyor.
ABD Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu (SEC), Solana ETF başvurularını hızla değerlendirmeye alıyor. Kurum, başvuru yapan şirketlerden güncellenmiş S-1 belgelerini bir hafta içinde teslim etmelerini talep etti. Yeni başvurulara 30 gün içinde yanıt verilmesi beklenirken, temmuz ayı başlarında potansiyel bir onay olabileceği konuşuluyor.
VanEck, Grayscale, Fidelity, Bitwise ve Canary Capital gibi önemli finans kuruluşları Solana ETF için başvuru yaptı. Grayscale’in, mevcut Solana Trust ürününü bir ETF yapısına dönüştürme planı da dikkat çekiyor. Bloomberg analistleri, özellikle REX Shares’ın Ethereum ve Solana için sunduğu staking içeren ETF başvurularının, SEC’in süreci hızlandırma kararında etkili olduğunu belirtiyor. Ayrıca yeni başvuruların C-Corp formatında yapılması, onay sürecinin daha hızlı ilerlemesini sağlayan bir diğer faktör olarak öne çıkıyor.
Güney Koreli milletvekili Min Byeong-deok, dijital varlık ekosistemini kapsayan yeni bir düzenleme paketi olan “Dijital Varlık Temel Yasası”nı meclise sundu. Tasarı, özellikle stablecoin ihraç eden kuruluşlara yönelik lisans alma zorunluluğu getiriyor ve bu firmalar için asgari 500 milyon Kore wonu sermaye şartı öngörüyor. Bu adım, Devlet Başkanı Lee Jae-myung’un yerel para birimiyle desteklenen stablecoin’leri teşvik etme hedefiyle uyumlu.
Yeni düzenleme, 2024’te yürürlüğe giren mevcut kripto varlık yasasını tamamlayıcı nitelikte. Tasarı, dijital varlıkların tanımından, hizmet sağlayıcıların denetlenmesine kadar geniş bir düzenleyici çerçeve içeriyor. Ayrıca, başkanlık makamına bağlı çalışacak bir Dijital Varlık Komitesi kurulması ve kripto piyasasında haksız uygulamalara yönelik cezai yaptırımların uygulanması da planlanıyor.
ABD Hazine Bakanı Scott Bessent, Senato’da gerçekleştirdiği sunumda, Amerikan dolarıyla desteklenen stablecoin piyasasının yasama desteği sağlanması durumunda 2028 yılına kadar 2 trilyon doları aşabileceğini ifade etti. Bu projeksiyonun, özellikle GENIUS Act adı verilen düzenleme tasarısıyla desteklendiği belirtildi.
Bessent, Hazine tahvillerine dayalı dijital varlıkların, ABD dolarının küresel ekonomik sistemdeki rolünü daha da güçlendireceğini ve bu büyüme beklentisinin yalnızca makul değil, aynı zamanda daha da yukarı yönlü olabileceğini vurguladı.
GENIUS Act, stablecoin ihraç eden kuruluşlara katı yükümlülükler getiriyor: varlıkların yalnızca ABD doları veya yüksek likiditeli finansal araçlarla desteklenmesi, yıllık bağımsız denetimlerin yapılması ve yurtdışı menşeli ihraççılara yönelik denetimlerin sıkılaştırılması bu yükümlülükler arasında.
ABD Başkanı Donald Trump, bu düzenlemeyi ağustos ayı öncesinde yasalaştırma arzusunu açıkça dile getirmişti. Halihazırda ABD merkezli stablecoin’lerin piyasa değeri yaklaşık 247 milyar dolar civarında bulunuyor ve bu rakam global stablecoin arzının %96’sına karşılık geliyor. Düzenleme süreci ilerledikçe, Circle’ın halka arzı, Bank of America’nın dijital varlık projeleri gibi önemli adımların da gündemde kalması bekleniyor.
Ukrayna Parlamentosu, ülkenin merkez bankasının rezerv yönetim stratejisini yeniden şekillendirecek önemli bir yasa tasarısını değerlendirmeye aldı. Yeni düzenleme, kripto varlıkların, özellikle de Bitcoin’in, döviz ve altının yanında resmi rezerv portföyüne dahil edilmesine olanak tanıyor.
Milletvekili Yaroslav Zhelezniak, yasa teklifinin Ukrayna ekonomisine dijital çağda rekabet gücü kazandırabileceğini savunarak, kripto varlıkların dikkatli ve kurumsal düzeyde yönetilmesi hâlinde ekonomik istikrara katkı sağlayacağını belirtti. Tasarı, merkez bankasına yalnızca bu varlıkları tutma yetkisi veriyor; uygulama takvimi, miktarlar ve rezerv çeşitlendirme yöntemleri ise Ukrayna Merkez Bankası’nın (NBU) kararına bırakılmış durumda.
Ancak bu adım, küresel finans çevrelerinde tartışmaları da beraberinde getiriyor. İsviçre merkezli Sygnum Bank tarafından yayımlanan bir analizde, Bitcoin’in arz yapısındaki merkezileşme, özellikle büyük kurumsal oyuncuların elinde yoğunlaşması, onu güvenli liman statüsünden uzaklaştıran bir etken olarak değerlendiriliyor. MicroStrategy gibi şirketlerin sahip olduğu yüksek miktarlar nedeniyle piyasa likiditesinin daralması ve volatilitenin artması, merkez bankaları için Bitcoin’i riskli bir rezerv tercihi hâline getiriyor.
Yine de Ukrayna’nın bu potansiyel hamlesi, merkez bankacılığı ile dijital varlıklar arasında artan etkileşimin yeni bir örneği olarak dikkat çekiyor.
Ripple ile ABD Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu (SEC) arasında dört yıldır devam eden hukuki mücadelede sona yaklaşıldı. Taraflar, XRP üzerindeki yasal kısıtlamaların kaldırılması ve Ripple’ın emanet hesabında tutulan 125 milyon dolarlık fonun serbest bırakılması için Manhattan’daki federal mahkemeye birlikte başvuruda bulundu. Anlaşmaya göre, Ripple yalnızca 50 milyon dolarlık bir ceza ödeyecek ve kalan miktar şirkete iade edilecek.
2020 yılında açılan davada SEC, Ripple’ın XRP satışlarını kayıtsız menkul kıymet işlemi olarak tanımlamıştı. 2023 yılında verilen ara kararda, XRP’nin borsalarda yapılan programatik satışlarının menkul kıymet kapsamına girmediği belirtilmiş, ancak kurumsal satışlar için ihlal kararı çıkmıştı. Bu süreçte SEC, ilk etapta 2 milyar dolarlık ceza talep etmiş, ardından bu rakamı 125 milyon dolara indirmişti. Son gelişmeler, tarafların 50 milyon dolarlık bir ödeme ile süreci tamamen sonlandırabileceğini gösteriyor.
Bu yumuşama, SEC’in yeni yönetimiyle birlikte kripto varlıklara karşı daha dengeli bir yaklaşım benimsediğinin işareti olarak değerlendiriliyor. Özellikle Donald Trump’ın başkanlığı döneminde SEC’in daha az agresif tutum sergilemesi, Ripple davasının bu şekilde sonuçlanmasında etkili olmuş olabilir.
İsrail’in, İran’ın başkenti Tahran’daki bazı hedeflere düzenlediği hava saldırısı kripto piyasalarında sert dalgalanmalara yol açtı. İlk olarak Axios tarafından duyurulan ve daha sonra Al-Jazeera tarafından doğrulanan saldırı sonrası Bitcoin %4’ten fazla değer kaybederek 102.700 dolara kadar geriledi.
İsrail Başbakanı Netanyahu, saldırıların İran’ın balistik füze kapasitesini ortadan kaldırmaya yönelik olduğunu ve bu tehdit sona erene kadar askeri operasyonların süreceğini belirtti. Gelişme, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın İran’ın uranyum zenginleştirme sınırlamalarını ihlal ettiğini açıklamasının hemen ardından geldi. NBC, İsrail’in bu ihlale karşılık olarak operasyon kararı aldığını bildirdi.
ABD Başkanı Donald Trump, diplomatik çözümden yana olduklarını dile getirirken, olayların daha geniş çaplı bir çatışmaya dönüşmesinden endişe duyduklarını ifade etti. Olası bir İsrail saldırısı senaryosunu değerlendiren Polymarket yatırımcıları ise temmuz ayına kadar bu ihtimali %30’un altında fiyatlıyordu. Yaşanan gelişmeler, jeopolitik risklerin piyasalarda nasıl ani ve derin etkiler yaratabileceğini bir kez daha gözler önüne serdi.
Paylaş
İçindekiler
09.06.2025 / 13.06.2025
2025 yılının ikinci çeyreğinde , kripto para ekosistemi hem regülasyonlar hem de yatırım trendleri açısından oldukça yoğun ve dikkat çekici bir haftayı geride bıraktı. 09–13 Haziran haftasında öne çıkan gelişmeler, sektöre yönelik kurumsal ilgiyi ve devletlerin kripto varlıklara yaklaşımındaki farklılıkları açıkça ortaya koydu.
Haziran ayının ikinci haftası, kripto ekosistemi açısından hem regülasyonlar hem de kurumsal gelişmeler bakımından oldukça hareketli geçti. Haftanın en dikkat çeken gelişmelerinden biri, ABD ile Çin arasında prensipte varılan yeni ticaret anlaşması oldu. Anlaşma, nadir toprak elementleri ve stratejik teknoloji ihracatındaki kısıtlamaların gevşetilmesini içerirken, Çinli öğrencilerin ABD’deki eğitimlerine devam etmesinin de önünü açıyor. Bu uzlaşma, iki ülke arasındaki yapay zekâ ve yarı iletken gerilimlerinin ardından gelen yapıcı bir adım olarak görülüyor.
Kripto piyasalarında ise Ethereum öne çıktı. Staking’e kilitlenen ETH miktarı 34.65 milyona ulaşarak tüm zamanların zirvesini gördü. Bu, yatırımcıların satıştan ziyade pasif gelir modeline yöneldiğini ve ETH arzının ciddi bir bölümünün dolaşımdan çekildiğini gösteriyor. Aynı dönemde, SEC’in Solana ETF başvurularını hızlandırması, temmuz başında potansiyel bir onay beklentisini artırdı. Özellikle staking destekli ETF başvuruları, piyasada kurumsal ilginin arttığını ortaya koyuyor.
Regülasyon cephesinde Güney Kore, stablecoin ihraççılarına yönelik sermaye ve lisans zorunluluğu içeren yeni bir yasa tasarısı sundu. ABD’de ise Hazine Bakanı, dolara endeksli stablecoin piyasasının 2028’e kadar 2 trilyon doları aşabileceğini belirterek, bu alandaki büyüme potansiyeline dikkat çekti. “GENIUS Act” isimli düzenleme tasarısı, stablecoin’lerin yalnızca dolar ve likit varlıklarla desteklenmesini şart koşuyor.
Son olarak Ukrayna, merkez bankasının rezervlerine Bitcoin gibi kripto varlıkları dahil etme hazırlığında. Bu adım, kriptonun devlet nezdinde finansal bir enstrüman olarak değerlendirilmeye başlandığının önemli bir göstergesi.
İsrail’in, İran’ın başkenti Tahran’daki bazı hedeflere düzenlediği hava saldırısı kripto piyasalarında sert dalgalanmalara yol açtı. İlk olarak Axios tarafından duyurulan ve daha sonra Al-Jazeera tarafından doğrulanan saldırı sonrası Bitcoin %4’ten fazla değer kaybederek 102.700 dolara kadar geriledi.
ABD Başkanı Donald Trump, Londra’daki diplomatik temasların ardından Çin ile uzun süredir süregelen ticaret anlaşmazlıklarına dair önemli bir ilerleme sağlandığını açıkladı. Henüz nihai lider onayı bekleniyor olsa da, taraflar arasında “çerçeve anlaşma” düzeyinde prensipte bir mutabakata varıldığı belirtildi.
Bu taslak uzlaşmaya göre, Amerika’nın nadir toprak elementleri konusundaki tedarik güvenliği garanti altına alınırken, Çinli öğrencilerin ABD’deki üniversitelerde eğitimlerini sürdürebilmesinin de önü açılıyor. ABD Ticaret Bakanı Howard Lutnick, yapılan düzenlemelerin stratejik öneme sahip mıknatıslar ve nadir toprak metalleri üzerindeki kısıtlamaları kaldıracağını vurguladı.
Çinli yetkililer ise bu gelişmenin 5 Haziran’daki telefon görüşmesinin ve Cenevre’de varılan önceki uzlaşının doğal bir devamı olduğunu ifade etti. Anlaşma, iki ülke arasında yapay zekâ, yarı iletkenler ve teknoloji ihracatı gibi alanlardaki son dönemde artan gerilimlerin ardından geldi. Trump ise bu süreci “ilişkilerde tam anlamıyla yeni bir başlangıç” olarak tanımladı.
Ethereum staking’e kilitlenen toplam miktar, tarihi bir seviyeye ulaşarak 34.65 milyon ETH’yi buldu. Bu rakam, mevcut ETH arzının yaklaşık %28.7’sini temsil ediyor. Yatırımcıların satış yapmak yerine varlıklarını stake ederek gelir elde etmeye yönelmesi, bu artışın başlıca nedeni olarak görülüyor. Bu durum, Ethereum’un Beacon Chain üzerindeki güvenliğini pekiştirirken, ETH fiyatı da 2.700 doların üzerine çıkarak son 12 günün en yüksek seviyesine ulaştı.
Diğer yandan, spot Ether ETF’lerinde staking özelliğine onay gelme ihtimali piyasada heyecan yaratıyor. SEC’in olumlu bir karar vermesi durumunda, REX Shares gibi bazı şirketlerin bu alanda ürün sunmaya hazırlandığı biliniyor. Aynı zamanda BlackRock’un ETH alımlarını sürdürmesi, kurumsal yatırımcı ilgisinin güçlendiğine işaret ediyor.
ABD Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu (SEC), Solana ETF başvurularını hızla değerlendirmeye alıyor. Kurum, başvuru yapan şirketlerden güncellenmiş S-1 belgelerini bir hafta içinde teslim etmelerini talep etti. Yeni başvurulara 30 gün içinde yanıt verilmesi beklenirken, temmuz ayı başlarında potansiyel bir onay olabileceği konuşuluyor.
VanEck, Grayscale, Fidelity, Bitwise ve Canary Capital gibi önemli finans kuruluşları Solana ETF için başvuru yaptı. Grayscale’in, mevcut Solana Trust ürününü bir ETF yapısına dönüştürme planı da dikkat çekiyor. Bloomberg analistleri, özellikle REX Shares’ın Ethereum ve Solana için sunduğu staking içeren ETF başvurularının, SEC’in süreci hızlandırma kararında etkili olduğunu belirtiyor. Ayrıca yeni başvuruların C-Corp formatında yapılması, onay sürecinin daha hızlı ilerlemesini sağlayan bir diğer faktör olarak öne çıkıyor.
Güney Koreli milletvekili Min Byeong-deok, dijital varlık ekosistemini kapsayan yeni bir düzenleme paketi olan “Dijital Varlık Temel Yasası”nı meclise sundu. Tasarı, özellikle stablecoin ihraç eden kuruluşlara yönelik lisans alma zorunluluğu getiriyor ve bu firmalar için asgari 500 milyon Kore wonu sermaye şartı öngörüyor. Bu adım, Devlet Başkanı Lee Jae-myung’un yerel para birimiyle desteklenen stablecoin’leri teşvik etme hedefiyle uyumlu.
Yeni düzenleme, 2024’te yürürlüğe giren mevcut kripto varlık yasasını tamamlayıcı nitelikte. Tasarı, dijital varlıkların tanımından, hizmet sağlayıcıların denetlenmesine kadar geniş bir düzenleyici çerçeve içeriyor. Ayrıca, başkanlık makamına bağlı çalışacak bir Dijital Varlık Komitesi kurulması ve kripto piyasasında haksız uygulamalara yönelik cezai yaptırımların uygulanması da planlanıyor.
ABD Hazine Bakanı Scott Bessent, Senato’da gerçekleştirdiği sunumda, Amerikan dolarıyla desteklenen stablecoin piyasasının yasama desteği sağlanması durumunda 2028 yılına kadar 2 trilyon doları aşabileceğini ifade etti. Bu projeksiyonun, özellikle GENIUS Act adı verilen düzenleme tasarısıyla desteklendiği belirtildi.
Bessent, Hazine tahvillerine dayalı dijital varlıkların, ABD dolarının küresel ekonomik sistemdeki rolünü daha da güçlendireceğini ve bu büyüme beklentisinin yalnızca makul değil, aynı zamanda daha da yukarı yönlü olabileceğini vurguladı.
GENIUS Act, stablecoin ihraç eden kuruluşlara katı yükümlülükler getiriyor: varlıkların yalnızca ABD doları veya yüksek likiditeli finansal araçlarla desteklenmesi, yıllık bağımsız denetimlerin yapılması ve yurtdışı menşeli ihraççılara yönelik denetimlerin sıkılaştırılması bu yükümlülükler arasında.
ABD Başkanı Donald Trump, bu düzenlemeyi ağustos ayı öncesinde yasalaştırma arzusunu açıkça dile getirmişti. Halihazırda ABD merkezli stablecoin’lerin piyasa değeri yaklaşık 247 milyar dolar civarında bulunuyor ve bu rakam global stablecoin arzının %96’sına karşılık geliyor. Düzenleme süreci ilerledikçe, Circle’ın halka arzı, Bank of America’nın dijital varlık projeleri gibi önemli adımların da gündemde kalması bekleniyor.
Ukrayna Parlamentosu, ülkenin merkez bankasının rezerv yönetim stratejisini yeniden şekillendirecek önemli bir yasa tasarısını değerlendirmeye aldı. Yeni düzenleme, kripto varlıkların, özellikle de Bitcoin’in, döviz ve altının yanında resmi rezerv portföyüne dahil edilmesine olanak tanıyor.
Milletvekili Yaroslav Zhelezniak, yasa teklifinin Ukrayna ekonomisine dijital çağda rekabet gücü kazandırabileceğini savunarak, kripto varlıkların dikkatli ve kurumsal düzeyde yönetilmesi hâlinde ekonomik istikrara katkı sağlayacağını belirtti. Tasarı, merkez bankasına yalnızca bu varlıkları tutma yetkisi veriyor; uygulama takvimi, miktarlar ve rezerv çeşitlendirme yöntemleri ise Ukrayna Merkez Bankası’nın (NBU) kararına bırakılmış durumda.
Ancak bu adım, küresel finans çevrelerinde tartışmaları da beraberinde getiriyor. İsviçre merkezli Sygnum Bank tarafından yayımlanan bir analizde, Bitcoin’in arz yapısındaki merkezileşme, özellikle büyük kurumsal oyuncuların elinde yoğunlaşması, onu güvenli liman statüsünden uzaklaştıran bir etken olarak değerlendiriliyor. MicroStrategy gibi şirketlerin sahip olduğu yüksek miktarlar nedeniyle piyasa likiditesinin daralması ve volatilitenin artması, merkez bankaları için Bitcoin’i riskli bir rezerv tercihi hâline getiriyor.
Yine de Ukrayna’nın bu potansiyel hamlesi, merkez bankacılığı ile dijital varlıklar arasında artan etkileşimin yeni bir örneği olarak dikkat çekiyor.
Ripple ile ABD Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu (SEC) arasında dört yıldır devam eden hukuki mücadelede sona yaklaşıldı. Taraflar, XRP üzerindeki yasal kısıtlamaların kaldırılması ve Ripple’ın emanet hesabında tutulan 125 milyon dolarlık fonun serbest bırakılması için Manhattan’daki federal mahkemeye birlikte başvuruda bulundu. Anlaşmaya göre, Ripple yalnızca 50 milyon dolarlık bir ceza ödeyecek ve kalan miktar şirkete iade edilecek.
2020 yılında açılan davada SEC, Ripple’ın XRP satışlarını kayıtsız menkul kıymet işlemi olarak tanımlamıştı. 2023 yılında verilen ara kararda, XRP’nin borsalarda yapılan programatik satışlarının menkul kıymet kapsamına girmediği belirtilmiş, ancak kurumsal satışlar için ihlal kararı çıkmıştı. Bu süreçte SEC, ilk etapta 2 milyar dolarlık ceza talep etmiş, ardından bu rakamı 125 milyon dolara indirmişti. Son gelişmeler, tarafların 50 milyon dolarlık bir ödeme ile süreci tamamen sonlandırabileceğini gösteriyor.
Bu yumuşama, SEC’in yeni yönetimiyle birlikte kripto varlıklara karşı daha dengeli bir yaklaşım benimsediğinin işareti olarak değerlendiriliyor. Özellikle Donald Trump’ın başkanlığı döneminde SEC’in daha az agresif tutum sergilemesi, Ripple davasının bu şekilde sonuçlanmasında etkili olmuş olabilir.
İsrail’in, İran’ın başkenti Tahran’daki bazı hedeflere düzenlediği hava saldırısı kripto piyasalarında sert dalgalanmalara yol açtı. İlk olarak Axios tarafından duyurulan ve daha sonra Al-Jazeera tarafından doğrulanan saldırı sonrası Bitcoin %4’ten fazla değer kaybederek 102.700 dolara kadar geriledi.
İsrail Başbakanı Netanyahu, saldırıların İran’ın balistik füze kapasitesini ortadan kaldırmaya yönelik olduğunu ve bu tehdit sona erene kadar askeri operasyonların süreceğini belirtti. Gelişme, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın İran’ın uranyum zenginleştirme sınırlamalarını ihlal ettiğini açıklamasının hemen ardından geldi. NBC, İsrail’in bu ihlale karşılık olarak operasyon kararı aldığını bildirdi.
ABD Başkanı Donald Trump, diplomatik çözümden yana olduklarını dile getirirken, olayların daha geniş çaplı bir çatışmaya dönüşmesinden endişe duyduklarını ifade etti. Olası bir İsrail saldırısı senaryosunu değerlendiren Polymarket yatırımcıları ise temmuz ayına kadar bu ihtimali %30’un altında fiyatlıyordu. Yaşanan gelişmeler, jeopolitik risklerin piyasalarda nasıl ani ve derin etkiler yaratabileceğini bir kez daha gözler önüne serdi.