Ethereum’un testnet ile ana ağ arasındaki son birleşmeyi tamamlamasıyla birlikte, ağ resmî olarak PoW’dan PoS’a geçiş yapacak. Peki, bu benzeri görülmemiş devrim kripto dünyasında nasıl bir etki yaratacak?
15 Temmuz 2022 tarihinde, Ethereum çekirdek geliştiricilerinden Tim Beiko, The Merge (Ethereum Ana Ağ Birleşmesi) için zaman çizelgesini paylaştı ve bu büyük dönüşümün 19 Eylül 2022’de resmî olarak hayata geçirileceğini duyurdu. Peki, uzun süredir beklenen bu değişim kripto dünyasına neler getirecek? Bu soruyu yanıtlamadan önce, Ethereum’un yükseltme sürecine kısaca göz atalım.
Kuruluşundan bu yana geçen yedi yıllık sürede Ethereum, birçok teknolojik devrime ev sahipliği yaptı:
Zaman içinde Ethereum’un popülerliği hızla arttı ve kullanıcı sayısı katlanarak büyüdü. Ancak bu büyüme beraberinde bazı ciddi sorunları da getirdi:
Ethereum’un vizyonu, merkeziyetsizliğini korurken daha ölçeklenebilir ve güvenli bir yapı sunmaktır. Bu sorunlara çözüm üretmek amacıyla çekirdek geliştirici ekip, kapsamlı bir ağ yükseltme sürecini başlattı.
Artan ağ kullanımıyla birlikte ortaya çıkan ölçeklenebilirlik sorununun çözümü zorunluydu. Proof of Stake (PoS) mekanizması aslında ilk olarak 2014 yılında önerilmişti. Ethereum Vakfı, 2015 yılında yayınladığı “Ethereum Launch Process” blog yazısında, ağın dördüncü aşaması olan Serenity ile PoW’dan PoS’a geçiş yapılacağını duyurmuştu.
Bu plan kapsamında:
Amaç, ana ağ ile birleşmenin sorunsuz ve güvenli bir şekilde gerçekleştirilmesiydi.
Kaynak: beaconcha.in (Ethereum 2.0 Beaconchain Explorer)
Beacon Chain’in ana ağ ile birleşmesi ve konsensüs mekanizmasının PoW’dan PoS’a geçmesidir. The Merge, Ethereum’un uzun süredir eleştirilen PoW (iş ispatı) sisteminden, çok daha çevre dostu ve verimli olan PoS (hisse ispatı) sistemine geçişini ifade eder. Bu geçişle birlikte:
Bu birleşmeyle birlikte madenciliğe dayalı sistem yerini staking (ETH kilitleyerek doğrulayıcı olma) modeline bırakmıştır. Bu, Ethereum’un hem sürdürülebilirliğini artırır hem de gelecekteki ölçeklenebilirlik güncellemeleri için sağlam bir temel oluşturur.
Beacon Chain’in amacı yalnızca PoS tabanlı bir zincir olmaktır. 1 Aralık 2020’de başlatıldığında:
Sadece ETH stake etmeye yarayan, deneysel bir PoS zinciriydi. Bu nedenle, Beacon Chain’in Ethereum ana ağıyla birleşmesi teknik olarak risk içermeyen bir adımdı.
Beacon Chain, PoS sistemine geçişin pilot uygulaması olarak, The Merge öncesinde 13,21 milyon ETH’nin stake edilmesine ev sahipliği yaptı. ETH fiyatının $1.800 olduğu varsayılırsa, bu stake edilen ETH’lerin toplam değeri yaklaşık 23,7 milyar dolara ulaşıyordu. Bu miktar, Ethereum’un toplam piyasa değerinin yaklaşık %10’unu oluşturuyordu. Merge sonrasında bu ETH’ler, tek seferde değil; 6 ila 12 ay arasında, aşamalı olarak kilitten çıkarılacak şekilde planlandı.
2023’te gerçekleşen “Shangai Güncellemesi” ile birlikte staker’lar, doğrulayıcı olarak kilitledikleri ETH’leri çekebilir hale geldi. 2025 itibarıyla Ethereum staking süreci tamamen işler durumda ve validator’lar hem ödül kazanıyor hem de ağı güvence altına alıyor.
The Merge, Bitcoin’in yaratılışından bu yana kripto dünyasındaki en önemli gelişme olacak. Kripto paraların kısa ama etkileyici tarihinde, Ethereum dışında hiçbir blokzincir; bu denli gelişmiş bir ekosisteme ve topluluğa sahip olup, konsensüs mekanizmasını değiştirme yönünde bu kadar büyük bir adım atmamıştır.
Ethereum, yüz milyonlarca dolar değerinde çeşitli DeFi uygulamaları, NFT projeleri ve EVM (Ethereum Sanal Makinesi) üzerinde çalışan son derece güçlü mekanizmalara ve dinamik bir ekosisteme sahiptir. Bitcoin’den sonra piyasa değeri açısından en büyük ikinci kripto para birimi olan Ether (ETH), güncel olarak yaklaşık 200 milyar dolar piyasa değerine sahiptir (tarihi zirvede 550 milyar dolara kadar ulaşmıştır) ve The Merge sonrasında yeni bir evreye geçecektir.
The Merge bir son değil, yeni bir dönemin başlangıcıdır. Ethereum yükseltmeleri üç ana aşamadan oluşur:
The Merge, geçmiş ile geleceği birbirine bağlayan kilit bir aşama konumundadır. Bu birleşme:
Kaynak: Ethereum
The Merge sonrası Ethereum, Proof of Stake (PoS) mekanizmasına geçiş yapacaktır. Bu yeni sistemde kullanıcıların, ağa teminat olarak ETH stake etmeleri gerekmektedir. Eğer bir node (düğüm) sahtekarlık yapar ya da ağı kasıtlı olarak saldırıya uğratmak isterse, stake edilen ETH doğrudan yakılır. Bu da, PoW mekanizmasında 51% saldırısından bile daha yüksek bir maliyet doğurur. Saldırgan, node üzerinden stake ettiği tüm ETH’yi yakma riskini göze almak zorundadır. Bu durum, sahtekarlık yapma maliyetini ciddi şekilde artırarak protokolün güvenliğini büyük ölçüde iyileştirir.
PoS’a geçişle birlikte, doğrulayıcılar (validator) ağ güvenliğini birlikte sağlamak için ETH stake eder. Böylece yüksek maliyetli donanım cihazlarına olan ihtiyaç ortadan kalkar; bu da enerji tüketimini önemli ölçüde azaltır, sürdürülebilirliği artırır ve ölçeklenebilirlik için sağlam bir altyapı oluşturur.
PoW’un enerji tüketimi uzun süredir eleştiriliyordu. PoW mekanizmasında, node’ların ödül kazanabilmek için mümkün olduğunca hızlı hesaplamalar yapması gerekir. Bu da, sürekli daha güçlü donanımlara yatırım yapılmasını teşvik eden bir “donanım yarışına” neden olur. Sonuç olarak ciddi miktarda enerji israfı ortaya çıkar.
Mevcut raporlara göre:
PoS ile enerji tüketiminde %99,95 azalma yaşandı. Ethereum, PoS’a geçtikten sonra artık büyük ölçekte işlem gücüne (computing power) dayanmayacaktır. Sharding gibi ölçeklenme çözümleri, Ethereum’un toplam enerji kullanımını yaklaşık %99,95 oranında azaltacaktır. Bu da PoS’u, PoW’a kıyasla yaklaşık 2.000 kat daha enerji verimli hale getirecektir.
The Merge sonrası:
Kaynak: Ethereum
ETH 2.0’ın nihai hedefi, Proof of Stake (PoS) ve shard zincirleri sistemine geçiştir. Bu iki unsur, onu ETH 1.0’dan ayıran temel farklardır. Yükseltmenin özü, konsensüs mekanizmasının değiştirilmesidir. Ancak “ETH 2.0” terimi kafa karıştırıcıdır ve artık kullanılmayacaktır.
ETH 1.0, yoğun kullanım nedeniyle yüksek enerji tüketimi ve yavaş işlem hızı gibi bazı darboğazlarla karşı karşıya kalmıştır. Bu nedenle, Ethereum’un saniyede işleyebileceği işlem sayısının artırılması acil bir ihtiyaç hâline gelmiştir. ETH 2.0 olarak adlandırılan ilk büyük yükseltme, küresel ölçekte artan talebi karşılamak amacıyla ölçeklenebilirlik, güvenlik ve sürdürülebilirlik konularını geliştirmeyi hedeflemektedir. Kafa karışıklığını önlemek amacıyla, Ethereum artık “ETH 1.0” ve “ETH 2.0” terimlerini kullanmayı bırakmış ve bunların yerine uygulama katmanı (execution layer) ve konsensüs katmanı (consensus layer) ifadelerini benimsemiştir.
ETH 1.0, yani uygulama katmanı ile; ETH 2.0, yani konsensüs katmanı birleşecek, ancak ETH 2.0’ın konsensüs yapısı (PoS) korunacaktır. PoW’dan PoS’a geçiş, bu bütünsel yükseltme planının yalnızca bir parçasıdır. Ancak Ethereum’un merkeziyetsizlikten ödün vermeden ölçeklenme hedefi aynen korunmaktadır.
ETH 2.0 ifadesi, yol haritasının henüz netleşmediği dönemlerde genel bir tanımlama olarak kullanılıyordu. 2018 yılında, Ethereum’un ağını merkeziyetsiz şekilde ölçeklendirme çalışmaları bu plana entegre edildi. Uzun süredir araştırmacılar, PoS’a geçiş ve ağ ölçeklemesi üzerine çalışmalar yürütüyordu. Bu birleşik yol haritası kapsamında, mevcut PoW ağı (ETH 1.0) sonunda madenciliği durduracaktır. Kullanıcılar ve uygulamalar, yeni PoS zinciri olan ETH 2.0’a taşınacaktır.
Beacon Chain’in başlatılmasıyla birlikte, aşamalara bölünmüş olan ETH 2.0 yol haritası birkaç yıl sürebilecek bir geçiş süreci hâline gelmiştir. PoW’u sürdürmenin yolları araştırılırken, Beacon Chain’in diğer ETH 2.0 planlarına göre çok daha erken hazır olduğu anlaşılmıştır. Bu durum, erken birleştirme (early merge) teklifinin ortaya çıkmasına yol açmıştır. Bu öneride, mevcut EVM blokzinciri, ETH 2.0’ın bir shard’ı olarak kullanılacak ancak geçiş sürecinde daha az engelle karşılaşılması için PoS’a daha hızlı adapte edilecektir. Bu teklifin ardından, Ethereum Vakfı’ndan araştırmacı Danny Ryan, “Eth1+Eth2 İstemci İlişkisi” başlıklı yazısında, mevcut ETH1 istemcilerinden yararlanarak birleşme sürecini nasıl kolaylaştırabileceklerine dair teknik yaklaşımlar geliştirmiştir. Bu da geliştiricilerin üzerindeki yükü önemli ölçüde azaltacaktır.
Bazı kullanıcılar, ETH2’nin ETH1’in yerini tamamen alacağını düşündüğü için bu durum kafa karışıklığına neden olmaktadır. Bu nedenle Ethereum, yol haritasını açıkça yansıtamayan “ETH 2.0” terimini artık kullanmamaktadır. Ayrıca, bazı dolandırıcılar, ETH2 terimini kullanarak kullanıcılardan ETH2 token’ları karşılığında ETH takası yapmalarını ya da ETH’lerini sözde ETH2 ağına taşımalarını isteyerek tuzaklar kurabilir. Bu tür dolandırıcılıkları önlemek için terim değişikliği zorunlu hâle gelmiştir. Bazı doğrulayıcılar (staker’lar), Beacon Chain üzerindeki stake edilmiş ETH’yi tanımlamak için “ETH2” terimini kullansa da gerçekte “ETH2” adında bir token yoktur. Bu terim yalnızca stake edilen hisseleri temsil eder.
2015’ten bu yana Ethereum ağı, işlemleri ve akıllı sözleşmeleri doğrulamak için Proof of Work mekanizmasını kullanıyordu. Ancak kullanıcı ve uygulama sayısının artmasıyla birlikte, saniyede sadece 15 işlem işleyebilen eski PoW sistemi artık talebi karşılayamaz hâle gelmişti. 1 Aralık 2020 tarihinde, bu soruna çözüm üretmek amacıyla Beacon Chain başlatıldı. Beacon Chain, PoS ile çalışan ayrı bir zincir olarak, ana ağla paralel çalışır. Amacı, PoW’dan PoS’a geçişi desteklemek ve zorluk bombası (difficulty bomb) ile PoW madenciliğini zamanla işlevsiz kılmaktır.
Ethereum’un PoS’a başarılı şekilde geçmesiyle birlikte, PoW sistemini kullanan madenciler artık Ethereum üzerinde madencilik yapamayacaktır. Bu nedenle, ödül kazanmak isteyen madenciler için tek seçenek PoS sistemine geçmektir. PoW’da madenciler işlem gücüyle rekabet ederken, PoS’ta kullanıcılar ETH stake ederek getiri elde eder.
Zorluk bombası, The Merge sonrası PoW ile madenciliğe devam edilmesini engellemek için Ethereum kurucusu tarafından geliştirilmiştir. Bu mekanizma, her 100.000 blokta bir, yeni blok üretme süresini kademeli olarak artırır. Başlangıçta bu artış fark edilmeyebilir, ancak blok yüksekliği arttıkça yeni blok üretmek daha da zorlaşır ve nihayetinde PoW madenciliğini tamamen verimsiz hâle getirir. Bu nedenle zorluk bombası, madenciler tarafından genellikle “kâbus” olarak tanımlanır.
Testnet’lerin birleştirilmesiyle birlikte, Ethereum’un PoW’dan PoS’a geçişinde yalnızca son bir adım kalmıştır: Beacon Chain ile yapılacak son testnet birleşmesi.
Temmuz ayı sonunda, Ethereum geliştiricisi Tim Beiko, Twitter üzerinden Goerli testnet birleşmesi sürecini duyurdu. 11 Ağustos itibarıyla Goerli testnet’i, PoS tabanlı Prater zinciriyle başarıyla birleştirildi. Birleşmiş yapı, “Goerli” adıyla devam edecektir.
Tim Beiko, bu birleşmenin PoW kullanan madenciler için doğrulayıcı node’lara geçiş yapmaları adına son fırsat olduğunu vurguladı.
Goerli birleşmesi, önceki testnet birleşmelerinden farklıdır. Bu kez node operatörlerinin yalnızca tek bir istemciyi değil, hem uygulama katmanını (execution layer) hem de konsensüs katmanını (consensus layer) aynı anda güncellemeleri gerekmektedir.
12 Ağustos tarihli güncellemeye göre, The Merge 15 Eylül’de gerçekleştirilecek şekilde planlanmıştır.
Kaynak: Tim Beiko
1. Teknik olarak, The Merge gaz ücretlerini önemli ölçüde düşürmeyecektir. The Merge, yalnızca Ethereum’un konsensüs mekanizmasını değiştiren bir güncellemedir. Ağ kapasitesini doğrudan etkileyen parametrelerde büyük bir değişiklik yapılmadığı için, gaz ücretlerinde kayda değer bir düşüş beklenmemektedir.
2. The Merge sonrası işlemler fark edilir derecede daha hızlı olmayacaktır. Proof of Stake sisteminde, blok üretimi PoW’a göre yaklaşık %10 daha sık gerçekleşir. Ortalama blok süresi yaklaşık 13.3 saniyeden, tam olarak 12 saniyeye düşecektir. Bu değişim teknik olsa da, kullanıcı açısından gözle görülür bir hız artışı oluşturmaz.
3. Stake edilen ETH’ler, The Merge sonrası hemen çekilemeyecek. Beacon Chain üzerinde stake edilen ETH’lerin çekilebilmesi, The Merge sonrasındaki bir sonraki büyük güncelleme olan Shanghai ile mümkün olacaktır. Yani, Beacon Chain üzerinde biriken yeni basılan ETH’ler, Merge sonrası en az 6–12 ay boyunca kilitli kalmaya devam edecektir.
4. Stake edenler, Merge sonrası ETH’lerini hemen satamayacak. Yukarıda belirtildiği gibi, stake edilen ETH’ler hemen çekilemeyeceği için stake edenlerin Merge sonrası ani satış yapması mümkün değildir. Bu durum, ETH fiyatında ani düşüş (dumping) yaşanacağı endişesini gereksiz kılar. Ayrıca, çekim ve yatırma işlemlerine getirilen sınırlamalar, ağın istikrarını korumaya yardımcı olur.
5. Node çalıştırmak için mutlaka 32 ETH stake etmek gerekmez. Genel kanının aksine, bir node çalıştırmak için illa 32 ETH stake etmek gerekmez. 32 sayısı, sistemde mesajlaşma verimliliğini dengeleyen optimal bir eşiktir (2⁵). Eğer bu miktar örneğin 16 ETH’ye düşürülseydi, node’lar arasındaki mesajlaşma hacmi 4 kat artardı. Bu nedenle 32 ETH, ağ yapısı açısından ideal doğrulayıcı (validator) miktarı olarak belirlenmiştir.
Yatırımcıların en çok merak ettiği konulardan biri, Merge sonrası ETH fiyatının yükselip yükselmeyeceğidir. Diğer açıdan bakarsak, mevcut fiyat zaten Merge sonrası beklentileri yansıtıyor mu?
PoS’a geçişle birlikte, Ethereum’un emisyonu ve güvenlik maliyetleri büyük ölçüde azalacaktır. ETH’nin toplam arzı sınırsız olsa da, Merge sonrası yıllık enflasyon oranı %4,3’ten %0,43’e düşecektir.
PoS, ağı daha verimli hâle getirir. Doğrulayıcıların stake ettiği ETH’ler sayesinde, daha düşük donanım maliyetiyle daha güçlü güvenlik sağlanır. PoS’ta güvenlik yalnızca sermaye maliyetinin fırsat maliyetiyle teminat altına alınır. Güvenliği korumak için yüksek miktarda ETH basılması gerekmez. Bu da PoW’a kıyasla çok daha verimli bir yapıdır.
Düşük güvenlik maliyeti, ETH fiyatı için olumlu bir işarettir. Artık PoW’da olduğu gibi yüksek ücretler madencilere ödenmeyeceği için, ETH enflasyonu önemli ölçüde düşecektir. Yatırımcılar tarafından emisyon azalması, genellikle fiyat artışına işaret eden olumlu bir gösterge olarak değerlendirilir.
Merge sonrası deflasyon artışı, yakılan ETH oranını yükseltecek. 5 Ağustos 2021 tarihinde Ethereum, EIP-1559 güncellemesini hayata geçirdi. Bu değişiklikle birlikte gaz ücretlerinin tamamı artık madencilere gitmiyor. Bunun yerine, bir kısmı doğrudan yakılıyor (burn).
Merge sonrası, yeni blok başına basılan ETH miktarı %90 oranında azalacağı için, her blokta yakılan ETH oranı artacaktır. Teorik olarak, eğer gaz ücreti 7 gwei’nin üzerindeyse, yakım oranı emisyon oranından fazla olacaktır. Boğa piyasasında gaz ücretleri genellikle 200 gwei civarındadır ve bu değerler deflasyonu daha da hızlandırır.
Çevre dostu ve verimli bir blokzincir daha güçlü bir topluluk oluşturur. Bir Ethereum node’unun yıllık enerji tüketimi yaklaşık 2.6 MWh’dir. Bu değer, ABD oyun sektörünün 1/1.300’ü kadardır.
Kripto dünyasında Ethereum, en yaygın kullanılan blokzincirdir. The Merge ile birlikte Ethereum’un enerji tüketimi %99,95 oranında azalacaktır. Buna karşın, geleneksel finans sistemleri hâlâ yüksek enerji tüketimiyle çalışmakta ve bu konuda dönüşüm planı bulunmamaktadır. 2022 yılında dünya enerji kriziyle karşı karşıyayken ve OPEC üretimi son 20 yılın en düşük seviyesindeyken, Ethereum dünyanın en çevreci finansal sistemi olmaya aday hâle gelmiştir. Belki de Wall Street de Ethereum’a geçerek “yeşil” olmayı düşünmelidir.
Merge sonrası sürdürülebilirlik artışı, kurumsal yatırımcıları Ethereum’a çekecek. Vitalik Buterin: “The Merge henüz fiyatlanmadı – yalnızca piyasa açısından değil, psikolojik ve anlatı açısından da.” Ethereum topluluğu konferansında (EthCC – Paris), Bankless kurucusu David Hoffman’ın sorularını yanıtlayan Buterin, şunları söyledi: “2018 ve 2019’da, DAO çatallanması ve DAO saldırısı döneminde moral düşüktü. Ama şimdi Merge, artık gözümüzün önünde. Gerçekleştiği anda moralin ciddi şekilde artmasını bekliyorum.” Vitalik Buterin, The Merge’ün yalnızca piyasalarca değil, topluluk psikolojisi ve hikâye anlatısı açısından da henüz tam anlamıyla fiyatlanmadığını düşünüyor.
Madenciler, Ethereum’un erken dönemlerinde ağın güvenliğini sağlayan önemli aktörlerdi. Matematiksel problemleri çözerek bloklara işlemleri ekler ve bu görev karşılığında ödül kazanırlardı. Bugüne kadar madenciler, GPU donanımları için yaklaşık 15 milyar dolar yatırım yaptı. Ancak Merge sonrası bu donanımlar tamamen işlevsiz hâle gelecek. Bu gelişme, madencilerin kendi ekonomik çıkarlarını korumak adına Ethereum’u çatallama (fork) girişimlerine neden olmuştur.
Kaynak: www.theblock.co
Ethereum’un PoW (Proof of Work) mekanizmasını tamamen terk etmesi yerine, bazı madenciler PoW tabanlı diğer blokzincirlere yönelmek yerine, Ethereum’u hard fork (sert çatallanma) yoluyla bölerek PoW konsensüsünü sürdürme kararı aldı.
Tıpkı 2016’daki DAO saldırısı sonrasında Ethereum topluluğunda yaşanan ayrışmanın ardından Ethereum’un ETH ve ETC olarak ikiye bölünmesi gibi, bu yeni çatallanma da benzer bir kırılma yaratabilir.
Temmuz ayı sonunda, erken dönem Bitcoin destekçilerinden Hongcai Guo (takma adıyla Bao Erye) ve aWSB topluluğu, ETH.A adını verdikleri bir Ethereum hard fork projesini başlattıklarını duyurdular. Bu yeni PoW çatallamasının Eylül ayında piyasaya sürülmesi bekleniyor. ETH.A projesi, madencilerin büyük çoğunluğu ile birlikte TRON’un kurucusu Justin Sun tarafından da desteklenmektedir. Ancak bu girişim, piyasanın büyük bölümü tarafından olumlu karşılanmamaktadır. ETC Cooperative adlı kamu yararına çalışan vakıf, 8 Ağustos’ta Bao Erye’ye açık bir mektup göndererek, Ethereum’u çatallamanın aşırı derecede zor olduğunu ve bu girişimin başarısız olacağını ifade etti. Beklentilere göre, Bao Erye de kısa süre içinde bu mektuba karşılık olarak bir açık mektup yayımlayacaktır.
The Merge yaklaşırken, Ethereum’un PoW (Proof of Work) versiyonunu korumak isteyen bazı aktörler, ETHPoW adı verilen yeni bir hard fork (sert çatallanma) oluşturma hazırlığında. Ancak bu girişim, teknik açıdan son derece zorludur ve finansal olarak da belirsizlikler içermektedir.
ETHPoW’un karşı karşıya olduğu ilk zorluk, zorluk bombasının (difficulty bomb) kalıcı olarak devre dışı bırakılacağı bir çatallanma gerçekleştirmektir. ETHPoW, ana zincir olduğunu iddia edemez. İkinci olarak, ETHPoW’un etrafında şekillenecek yeni topluluk, bir geliştirici ekip tarafından yönetilmeli ve yeni kullanıcılar arasında konsensüs sağlanmalıdır. Aynı zamanda, ETHPoW’un borsalar, saklama hizmetleri (custodians) ve diğer paydaşlarla yeni iş birlikleri kurması gerekecektir.
Ethereum üzerinde tartışmalı bir fork yaşandığında, asıl gücün geliştirici ekiplerde veya çatallanmayı başlatan kişilerde değil, stablecoin ihraççılarında olduğunu vurgulanıyor. Hangi zincirin “ana zincir” kabul edileceği, stablecoin’lerin hangi zinciri desteklediğine ve DeFi entegrasyonuna bağlıdır. Bu bağlamda, nihai kararı muhtemelen USDC’nin ihraççısı Circle’ın kurucusu Jeremy Allaire verecektir. Circle, Tether gibi önemli oyuncular, Ethereum’un PoS tabanlı yeni zincirini (Ethereum 2.0) desteklediklerini zaten duyurmuş durumdalar. Eğer ETHPoW, stablecoin desteğini sağlayamazsa, tüm bu çabalar boşa gidebilir.
Bazı ETH maksimalistleri bu fırsatı kullanarak ellerindeki ETHPoW token’larını satarak daha fazla ETH satın alabilir. Bu hype sonucunda, ana akım borsalar ETHPoW token’larını listeleyebilir. Bu durumda, ETH/ETHPoW paritesi, yaygın kullanılan işlem çiftlerinden biri hâline gelebilir.
Eğer hard fork başarılı olursa, snapshot (anlık görüntü) airdrop’ları beklenebilir ve kullanıcılar ETHPOW token’ları alabilir. Borsalar ETHPOW’u listelemek için hızla harekete geçecektir. Şu anda, 1 ETH; 1 ETHS (PoS zinciri) ve 1 ETHW (PoW zinciri) olarak bölünebilmektedir. Fork resmileşmeden önce, ETH her iki yöne de dönüştürülebilir. Eğer fork başarılı olursa, ETHS doğrudan ETH’ye çevrilebilir, ETHW ise hâlen alınıp satılabilir ve ETHS piyasadan çekilir; eğer fork başarısız olursa, ETHS yine ETH’ye dönüştürülebilir, ardından hem ETHW hem de ETHS piyasadan çıkar.
Ancak dikkat edilmelidir ki, ETHS ve ETHW, borsalarda oluşturulmuş kredi temsilleridir ve blokzincir üzerinde karşılıkları bulunmaz; bu nedenle başka borsalara transfer edilemez veya zincir dışı işlem yapılamaz. Yatırım yapmadan önce, bu varlıkların borsa bazlı itfa (redeem) risklerini dikkatlice değerlendirmeniz gerekir.
Ethereum’un yol haritası kısa vadede Rollup çözümlerine odaklanacak. The Merge, Ethereum’un gelişim yolculuğunda yalnızca bir kilometre taşıdır. Nihai hedef olan ölçeklenebilirliğe ulaşmak, sharding ve rollup çözümleriyle sağlanacaktır. Ethereum’un bir sonraki 1 milyar kullanıcıyı kazanmasında rollup’lara geçiş kritik bir adımdır. Başlangıçta ana ağın 64 shard’a bölünmesi planlanmıştı ve işlemler bu parçalara atayarak iş yükü dağıtılacaktı. Ancak rollup’ların sürekli gelişimi ve sharding’in uygulama zorlukları nedeniyle, sadece sharding’e güvenmek artık en verimli yol değil. Bu yüzden Ethereum ekibi, veri sharding’ine yönelirken, yol haritasının merkezine rollup teknolojisini koydu.
Ethereum’un yürütme katmanı saniyede yalnızca 15 işlem gerçekleştirebilmektedir. Bu durum, yüksek kullanıcı tabanı, büyük talep, düşük hız ve yüksek gas ücretleri düşünüldüğünde ciddi bir sorun hâline gelir. Bu noktada Arbitrum ve Optimism gibi Ethereum’un Layer 2 ölçeklenme çözümleri devreye girer. Rollup teknolojisini kullanan bu çözümler, yüksek gaz ücretlerini düşürmeyi ve ağ tıkanıklığını azaltmayı hedefler.
Bu sistemler, Ethereum ağı sıkıştığında Layer 1 ile Layer 2 arasındaki köprüleri kullanarak işlem yükünü Arbitrum ve Optimism’e devreder.
Ethereum Beş Temel Aşama Tamamlandığında Saniyede 100.000 İşlem Yapabilecek
Ethereum’un yol haritası şunları içerir: The Merge, The Surge, The Verge, The Purge ve The Splurge. Bu dört aşama hâlen erken planlama sürecindedir. The Surge, shard entegrasyonuyla ağın ölçeklenebilirliğini geliştirmeyi hedefler. The Verge, Verkle ağaçları kullanarak veri depolamayı optimize eder. The Purge, tarihsel verileri ve teknik borçları temizlemeyi amaçlar. The Splurge ise önceki aşamalardan sonra ağın sorunsuz çalışmasını sağlayacak çeşitli tamamlayıcı yükseltmeleri kapsar.
Geçmiş başlıklar, metinler ve işlem kayıtları gibi verilerin hafifletilmesiyle Verkle ağaçlarına geçiş, daha az yer kaplayan veri saklama çözümleri getirir. Örnekler arasında SELFDESTRUCT fonksiyonunun kaldırılması, EIP-4444 ve Verkle yapısına geçiş yer alır.
Geliştirme odağı şu anda istemcileri daha kolay kullanılabilir hâle getirmeye yöneliktir. Merkeziyetsiz stake havuzlarının daha küçük yapılması ve kullanıcıların düşük maliyetle Ethereum’da stake edebilmesi hedeflenmektedir. Kullanılacak donanımlar hafif olacak, ancak yine de tam node çalıştırmaya uygun olacaktır.
Kuantum dirençli yükseltmeleri geliştirmek onlarca yıl alabilir.
The Merge’ün tamamlanmasıyla birlikte Ethereum, PoS (Proof of Stake) dönemine resmen geçiş yaptı ve bu durum ağın güvenliği ile ekonomik yapısı üzerinde önemli etkiler yarattı:
Güvenlik: PoW mekanizmasında ağ güvenliği, madencilerin hesaplama gücüne bağlıdır ve bu durum yüksek enerji tüketimine neden olur. Buna karşılık PoS, ağı doğrulayıcıların ETH stake ederek sağladığı teminatla korur. Bu mekanizma, enerji tüketimini ve fiziksel donanıma olan bağımlılığı büyük ölçüde azaltır. Yeni yapı, Ethereum’u çevresel açıdan daha sürdürülebilir kılar ve saldırganların ağı kontrol altına alabilmesi için büyük miktarda ETH stake etme zorunluluğu getirdiğinden saldırı maliyetini artırır.
Ekonomi: PoS’a geçiş, ekonomik modeli de değiştirdi. Artık ETH stake edenler ödüllendirilerek daha fazla kullanıcının ağ güvenliğine katkı sağlaması teşvik ediliyor. Ayrıca, kapsamlı donanım ihtiyacının ortadan kalkmasıyla birlikte ETH arzındaki artış hızı düşürüldü ve bu sayede enflasyon baskısı azaltıldı. Merge sonrası, ETH arzı anlamlı biçimde azaldı ve bu durum “ultrasound money” (ultra-ses para) olarak adlandırılan yeni ekonomik modele geçişi simgeledi. Bu model, ETH’nin kıtlığını ve değerini artırmaktadır.
The Merge’ün ardından gelen Shapella yükseltmesi (Shanghai ve Capella güncellemelerinin birleşimi), stake edilmiş ETH’lerin çekilmesine olanak sağlayan önemli bir iyileştirmeyi beraberinde getirdi:
Çekim Özelliği: Merge öncesinde, stake edilen ETH’lerin çekilememesi bazı kullanıcılar için kısıtlayıcıydı. Shapella yükseltmesiyle birlikte, doğrulayıcılar artık stake ettikleri ETH’leri ve elde ettikleri ödülleri çekebiliyor. Bu yenilik, daha fazla likidite ve esneklik sağladı; bu da PoS modelini yatırımcılar için daha cazip hâle getirdi.
Ethereum’un PoS’a geçişinin ardından, Lido likit staking alanında lider konuma yükseldi:
Likit Staking: Lido, kullanıcıların ETH’lerini stake etmelerine ve karşılığında stETH alarak bu token’ları DeFi protokollerinde kullanabilmelerine imkân tanıyan bir çözümdür. Bu yaklaşım, hem staking getirisi hem de likidite sağlar. Bu esneklik geniş bir kullanıcı kitlesini cezbetti ve Lido, Ethereum ağındaki en büyük stake havuzunu yöneten en büyük likit staking sağlayıcısı hâline geldi.
Etkisi: Lido’nun başarısı yalnızca yenilikçi staking modelinde değil; aynı zamanda geniş ekosistem desteği ve topluluk güvenine dayanır. Bu durum Lido’nun sektördeki baskın konumunu pekiştirirken, Ethereum ağındaki katılımı ve güvenliği de artırmaktadır.
The Merge, yalnızca konsensüs mekanizmasını değiştirmekle kalmadı; aynı zamanda Ethereum’un ölçeklenebilirlik yolculuğuna da zemin hazırladı:
L2 Çözümleri: Ölçeklenebilirlik, Ethereum’un uzun süredir karşılaştığı temel sorunlardan biridir. PoS’a geçişle birlikte, Rollup ve Sharding gibi Layer 2 çözümleri ile entegrasyon daha kolay hâle geldi. Bu çözümler, ağ trafiğini azaltmak ve işlem ücretlerini düşürmek açısından kritik rol oynamaktadır. Merge sonrası, Arbitrum, Optimism, Starknet, zkSync, Blast ve Base gibi ana akım Layer 2 ağlarında gas ücretlerinde kayda değer düşüşler gözlemlendi.
Gelecek Ölçeklenebilirlik: PoS’un uygulanması ve Shapella’nın tamamlanmasıyla birlikte Ethereum, Layer 2 çözümlerinin daha kolay konuşlandırılmasına ve optimize edilmesine uygun bir yapıya kavuştu. Bu durum, Ethereum’un işlem kapasitesini önemli ölçüde artırarak daha fazla kullanıcıya ve uygulamaya ev sahipliği yapmasını mümkün kılar; bu da Ethereum ekosistemini ileriye taşır.
Bu makale, Ethereum’un ağ yükseltme yolculuğundaki önemli aşamalara kapsamlı bir bakış sunmaktadır. The Merge, sadece bir kilometre taşı olmakla kalmaz; aynı zamanda PoW’dan PoS’a geçiş gibi, kripto para tarihinde çığır açan bir gelişmedir. Ethereum, yüz milyarlarca dolarlık değere ve binlerce dApp’e ev sahipliği yapan bir blokzincir olarak bu geçişle yepyeni bir anlatıya kapı aralamıştır ve ETH fiyatları bu doğrultuda dalgalanma göstermektedir.
Bazı Ethereum madencileri PoW’u sürdürmek adına çatallamaya yönelmiş, birçok borsa da vadeli işlem piyasalarını açarak yatırımcılara riskten korunma imkânı sunmuştur. Ancak yatırımcıların bazı yaygın yanlış anlamaları kavraması gerekir: Merge, işlem hızını dramatik şekilde artırmaz ve gaz ücretlerini de düşürmez. Ancak PoS’a geçişle birlikte madencilere daha az ETH ödeneceği için ciddi bir deflasyonist baskı oluşacaktır. Blok başına üretilecek ETH miktarı azalacak ve bu da yatırımcılar nezdinde arzın azalacağına dair olumlu beklentiler doğuracaktır.
PoS mekanizması benimsenince, ağı güvence altına alan doğrulayıcıların ETH stake etmesi gerekir ve pahalı donanımlara artık ihtiyaç kalmaz. Enerji tüketiminin azalması Ethereum’u daha çevre dostu ve sürdürülebilir bir yapı hâline getirir; bu da Ethereum’un ESG (çevresel, sosyal, yönetişim) gündemine daha çok uyum sağlamasını mümkün kılar. Ethereum’un yükseltme planları ve Merge süreci her ne kadar kesintisiz olmasa da, son bir yıl içinde sürecin tamamlandığına dair çok sayıda haber yapıldı. 11 Ağustos itibarıyla son test aşaması başarıyla tamamlandı. Şu ana kadar her şey planlandığı gibi ilerliyor ve Merge’ün Eylül ortasında gerçekleşeceği neredeyse kesinleşmiş durumda. Buna rağmen, Merge’ün belirtilen tarihte gerçekleşip gerçekleşmeyeceği konusunda bazı şüpheler devam ediyor. Ethereum Vakfı’nın zaman tahminleri genellikle temkinlidir. Ancak uzun süren planlama ve test süreçlerinin ardından, Ethereum’un bu geçiş için yeterince hazır olduğuna inanmak için güçlü nedenler mevcut.
Merge sonrası kullanıcı deneyimi hemen değişmeyecek olsa da, önemli olan Ethereum’un daha güvenli, merkeziyetsiz, sürdürülebilir ve ölçeklenebilir bir geleceğe doğru ilerliyor olmasıdır. Bu da Ethereum’un daha fazla yenilik doğurmasına olanak sağlayacaktır. The Merge, Ethereum’un geçmişi ile geleceği arasında bir köprü işlevi gören anahtar bir olaydır.
Risklere rağmen, Ethereum bize Layer 2 çözümlerini, DeFi Yazı’nı ve NFT devrimini kazandırdı. Sürekli ilerleyen ve bizi sürekli şaşırtan bir sistem olarak Ethereum, gelişmeyi hiçbir zaman bırakmadı. Şimdi, bu önemli dönüm noktası olan Merge aşaması tamamlandığında, Ethereum’un kamuya açık blokzincirler arasında liderliğini sürdürüp sürdüremeyeceğini ve Web3 ile Metaverse çağında ekosisteminin büyümeye devam edip etmeyeceğini hep birlikte göreceğiz.
Paylaş
Ethereum’un testnet ile ana ağ arasındaki son birleşmeyi tamamlamasıyla birlikte, ağ resmî olarak PoW’dan PoS’a geçiş yapacak. Peki, bu benzeri görülmemiş devrim kripto dünyasında nasıl bir etki yaratacak?
15 Temmuz 2022 tarihinde, Ethereum çekirdek geliştiricilerinden Tim Beiko, The Merge (Ethereum Ana Ağ Birleşmesi) için zaman çizelgesini paylaştı ve bu büyük dönüşümün 19 Eylül 2022’de resmî olarak hayata geçirileceğini duyurdu. Peki, uzun süredir beklenen bu değişim kripto dünyasına neler getirecek? Bu soruyu yanıtlamadan önce, Ethereum’un yükseltme sürecine kısaca göz atalım.
Kuruluşundan bu yana geçen yedi yıllık sürede Ethereum, birçok teknolojik devrime ev sahipliği yaptı:
Zaman içinde Ethereum’un popülerliği hızla arttı ve kullanıcı sayısı katlanarak büyüdü. Ancak bu büyüme beraberinde bazı ciddi sorunları da getirdi:
Ethereum’un vizyonu, merkeziyetsizliğini korurken daha ölçeklenebilir ve güvenli bir yapı sunmaktır. Bu sorunlara çözüm üretmek amacıyla çekirdek geliştirici ekip, kapsamlı bir ağ yükseltme sürecini başlattı.
Artan ağ kullanımıyla birlikte ortaya çıkan ölçeklenebilirlik sorununun çözümü zorunluydu. Proof of Stake (PoS) mekanizması aslında ilk olarak 2014 yılında önerilmişti. Ethereum Vakfı, 2015 yılında yayınladığı “Ethereum Launch Process” blog yazısında, ağın dördüncü aşaması olan Serenity ile PoW’dan PoS’a geçiş yapılacağını duyurmuştu.
Bu plan kapsamında:
Amaç, ana ağ ile birleşmenin sorunsuz ve güvenli bir şekilde gerçekleştirilmesiydi.
Kaynak: beaconcha.in (Ethereum 2.0 Beaconchain Explorer)
Beacon Chain’in ana ağ ile birleşmesi ve konsensüs mekanizmasının PoW’dan PoS’a geçmesidir. The Merge, Ethereum’un uzun süredir eleştirilen PoW (iş ispatı) sisteminden, çok daha çevre dostu ve verimli olan PoS (hisse ispatı) sistemine geçişini ifade eder. Bu geçişle birlikte:
Bu birleşmeyle birlikte madenciliğe dayalı sistem yerini staking (ETH kilitleyerek doğrulayıcı olma) modeline bırakmıştır. Bu, Ethereum’un hem sürdürülebilirliğini artırır hem de gelecekteki ölçeklenebilirlik güncellemeleri için sağlam bir temel oluşturur.
Beacon Chain’in amacı yalnızca PoS tabanlı bir zincir olmaktır. 1 Aralık 2020’de başlatıldığında:
Sadece ETH stake etmeye yarayan, deneysel bir PoS zinciriydi. Bu nedenle, Beacon Chain’in Ethereum ana ağıyla birleşmesi teknik olarak risk içermeyen bir adımdı.
Beacon Chain, PoS sistemine geçişin pilot uygulaması olarak, The Merge öncesinde 13,21 milyon ETH’nin stake edilmesine ev sahipliği yaptı. ETH fiyatının $1.800 olduğu varsayılırsa, bu stake edilen ETH’lerin toplam değeri yaklaşık 23,7 milyar dolara ulaşıyordu. Bu miktar, Ethereum’un toplam piyasa değerinin yaklaşık %10’unu oluşturuyordu. Merge sonrasında bu ETH’ler, tek seferde değil; 6 ila 12 ay arasında, aşamalı olarak kilitten çıkarılacak şekilde planlandı.
2023’te gerçekleşen “Shangai Güncellemesi” ile birlikte staker’lar, doğrulayıcı olarak kilitledikleri ETH’leri çekebilir hale geldi. 2025 itibarıyla Ethereum staking süreci tamamen işler durumda ve validator’lar hem ödül kazanıyor hem de ağı güvence altına alıyor.
The Merge, Bitcoin’in yaratılışından bu yana kripto dünyasındaki en önemli gelişme olacak. Kripto paraların kısa ama etkileyici tarihinde, Ethereum dışında hiçbir blokzincir; bu denli gelişmiş bir ekosisteme ve topluluğa sahip olup, konsensüs mekanizmasını değiştirme yönünde bu kadar büyük bir adım atmamıştır.
Ethereum, yüz milyonlarca dolar değerinde çeşitli DeFi uygulamaları, NFT projeleri ve EVM (Ethereum Sanal Makinesi) üzerinde çalışan son derece güçlü mekanizmalara ve dinamik bir ekosisteme sahiptir. Bitcoin’den sonra piyasa değeri açısından en büyük ikinci kripto para birimi olan Ether (ETH), güncel olarak yaklaşık 200 milyar dolar piyasa değerine sahiptir (tarihi zirvede 550 milyar dolara kadar ulaşmıştır) ve The Merge sonrasında yeni bir evreye geçecektir.
The Merge bir son değil, yeni bir dönemin başlangıcıdır. Ethereum yükseltmeleri üç ana aşamadan oluşur:
The Merge, geçmiş ile geleceği birbirine bağlayan kilit bir aşama konumundadır. Bu birleşme:
Kaynak: Ethereum
The Merge sonrası Ethereum, Proof of Stake (PoS) mekanizmasına geçiş yapacaktır. Bu yeni sistemde kullanıcıların, ağa teminat olarak ETH stake etmeleri gerekmektedir. Eğer bir node (düğüm) sahtekarlık yapar ya da ağı kasıtlı olarak saldırıya uğratmak isterse, stake edilen ETH doğrudan yakılır. Bu da, PoW mekanizmasında 51% saldırısından bile daha yüksek bir maliyet doğurur. Saldırgan, node üzerinden stake ettiği tüm ETH’yi yakma riskini göze almak zorundadır. Bu durum, sahtekarlık yapma maliyetini ciddi şekilde artırarak protokolün güvenliğini büyük ölçüde iyileştirir.
PoS’a geçişle birlikte, doğrulayıcılar (validator) ağ güvenliğini birlikte sağlamak için ETH stake eder. Böylece yüksek maliyetli donanım cihazlarına olan ihtiyaç ortadan kalkar; bu da enerji tüketimini önemli ölçüde azaltır, sürdürülebilirliği artırır ve ölçeklenebilirlik için sağlam bir altyapı oluşturur.
PoW’un enerji tüketimi uzun süredir eleştiriliyordu. PoW mekanizmasında, node’ların ödül kazanabilmek için mümkün olduğunca hızlı hesaplamalar yapması gerekir. Bu da, sürekli daha güçlü donanımlara yatırım yapılmasını teşvik eden bir “donanım yarışına” neden olur. Sonuç olarak ciddi miktarda enerji israfı ortaya çıkar.
Mevcut raporlara göre:
PoS ile enerji tüketiminde %99,95 azalma yaşandı. Ethereum, PoS’a geçtikten sonra artık büyük ölçekte işlem gücüne (computing power) dayanmayacaktır. Sharding gibi ölçeklenme çözümleri, Ethereum’un toplam enerji kullanımını yaklaşık %99,95 oranında azaltacaktır. Bu da PoS’u, PoW’a kıyasla yaklaşık 2.000 kat daha enerji verimli hale getirecektir.
The Merge sonrası:
Kaynak: Ethereum
ETH 2.0’ın nihai hedefi, Proof of Stake (PoS) ve shard zincirleri sistemine geçiştir. Bu iki unsur, onu ETH 1.0’dan ayıran temel farklardır. Yükseltmenin özü, konsensüs mekanizmasının değiştirilmesidir. Ancak “ETH 2.0” terimi kafa karıştırıcıdır ve artık kullanılmayacaktır.
ETH 1.0, yoğun kullanım nedeniyle yüksek enerji tüketimi ve yavaş işlem hızı gibi bazı darboğazlarla karşı karşıya kalmıştır. Bu nedenle, Ethereum’un saniyede işleyebileceği işlem sayısının artırılması acil bir ihtiyaç hâline gelmiştir. ETH 2.0 olarak adlandırılan ilk büyük yükseltme, küresel ölçekte artan talebi karşılamak amacıyla ölçeklenebilirlik, güvenlik ve sürdürülebilirlik konularını geliştirmeyi hedeflemektedir. Kafa karışıklığını önlemek amacıyla, Ethereum artık “ETH 1.0” ve “ETH 2.0” terimlerini kullanmayı bırakmış ve bunların yerine uygulama katmanı (execution layer) ve konsensüs katmanı (consensus layer) ifadelerini benimsemiştir.
ETH 1.0, yani uygulama katmanı ile; ETH 2.0, yani konsensüs katmanı birleşecek, ancak ETH 2.0’ın konsensüs yapısı (PoS) korunacaktır. PoW’dan PoS’a geçiş, bu bütünsel yükseltme planının yalnızca bir parçasıdır. Ancak Ethereum’un merkeziyetsizlikten ödün vermeden ölçeklenme hedefi aynen korunmaktadır.
ETH 2.0 ifadesi, yol haritasının henüz netleşmediği dönemlerde genel bir tanımlama olarak kullanılıyordu. 2018 yılında, Ethereum’un ağını merkeziyetsiz şekilde ölçeklendirme çalışmaları bu plana entegre edildi. Uzun süredir araştırmacılar, PoS’a geçiş ve ağ ölçeklemesi üzerine çalışmalar yürütüyordu. Bu birleşik yol haritası kapsamında, mevcut PoW ağı (ETH 1.0) sonunda madenciliği durduracaktır. Kullanıcılar ve uygulamalar, yeni PoS zinciri olan ETH 2.0’a taşınacaktır.
Beacon Chain’in başlatılmasıyla birlikte, aşamalara bölünmüş olan ETH 2.0 yol haritası birkaç yıl sürebilecek bir geçiş süreci hâline gelmiştir. PoW’u sürdürmenin yolları araştırılırken, Beacon Chain’in diğer ETH 2.0 planlarına göre çok daha erken hazır olduğu anlaşılmıştır. Bu durum, erken birleştirme (early merge) teklifinin ortaya çıkmasına yol açmıştır. Bu öneride, mevcut EVM blokzinciri, ETH 2.0’ın bir shard’ı olarak kullanılacak ancak geçiş sürecinde daha az engelle karşılaşılması için PoS’a daha hızlı adapte edilecektir. Bu teklifin ardından, Ethereum Vakfı’ndan araştırmacı Danny Ryan, “Eth1+Eth2 İstemci İlişkisi” başlıklı yazısında, mevcut ETH1 istemcilerinden yararlanarak birleşme sürecini nasıl kolaylaştırabileceklerine dair teknik yaklaşımlar geliştirmiştir. Bu da geliştiricilerin üzerindeki yükü önemli ölçüde azaltacaktır.
Bazı kullanıcılar, ETH2’nin ETH1’in yerini tamamen alacağını düşündüğü için bu durum kafa karışıklığına neden olmaktadır. Bu nedenle Ethereum, yol haritasını açıkça yansıtamayan “ETH 2.0” terimini artık kullanmamaktadır. Ayrıca, bazı dolandırıcılar, ETH2 terimini kullanarak kullanıcılardan ETH2 token’ları karşılığında ETH takası yapmalarını ya da ETH’lerini sözde ETH2 ağına taşımalarını isteyerek tuzaklar kurabilir. Bu tür dolandırıcılıkları önlemek için terim değişikliği zorunlu hâle gelmiştir. Bazı doğrulayıcılar (staker’lar), Beacon Chain üzerindeki stake edilmiş ETH’yi tanımlamak için “ETH2” terimini kullansa da gerçekte “ETH2” adında bir token yoktur. Bu terim yalnızca stake edilen hisseleri temsil eder.
2015’ten bu yana Ethereum ağı, işlemleri ve akıllı sözleşmeleri doğrulamak için Proof of Work mekanizmasını kullanıyordu. Ancak kullanıcı ve uygulama sayısının artmasıyla birlikte, saniyede sadece 15 işlem işleyebilen eski PoW sistemi artık talebi karşılayamaz hâle gelmişti. 1 Aralık 2020 tarihinde, bu soruna çözüm üretmek amacıyla Beacon Chain başlatıldı. Beacon Chain, PoS ile çalışan ayrı bir zincir olarak, ana ağla paralel çalışır. Amacı, PoW’dan PoS’a geçişi desteklemek ve zorluk bombası (difficulty bomb) ile PoW madenciliğini zamanla işlevsiz kılmaktır.
Ethereum’un PoS’a başarılı şekilde geçmesiyle birlikte, PoW sistemini kullanan madenciler artık Ethereum üzerinde madencilik yapamayacaktır. Bu nedenle, ödül kazanmak isteyen madenciler için tek seçenek PoS sistemine geçmektir. PoW’da madenciler işlem gücüyle rekabet ederken, PoS’ta kullanıcılar ETH stake ederek getiri elde eder.
Zorluk bombası, The Merge sonrası PoW ile madenciliğe devam edilmesini engellemek için Ethereum kurucusu tarafından geliştirilmiştir. Bu mekanizma, her 100.000 blokta bir, yeni blok üretme süresini kademeli olarak artırır. Başlangıçta bu artış fark edilmeyebilir, ancak blok yüksekliği arttıkça yeni blok üretmek daha da zorlaşır ve nihayetinde PoW madenciliğini tamamen verimsiz hâle getirir. Bu nedenle zorluk bombası, madenciler tarafından genellikle “kâbus” olarak tanımlanır.
Testnet’lerin birleştirilmesiyle birlikte, Ethereum’un PoW’dan PoS’a geçişinde yalnızca son bir adım kalmıştır: Beacon Chain ile yapılacak son testnet birleşmesi.
Temmuz ayı sonunda, Ethereum geliştiricisi Tim Beiko, Twitter üzerinden Goerli testnet birleşmesi sürecini duyurdu. 11 Ağustos itibarıyla Goerli testnet’i, PoS tabanlı Prater zinciriyle başarıyla birleştirildi. Birleşmiş yapı, “Goerli” adıyla devam edecektir.
Tim Beiko, bu birleşmenin PoW kullanan madenciler için doğrulayıcı node’lara geçiş yapmaları adına son fırsat olduğunu vurguladı.
Goerli birleşmesi, önceki testnet birleşmelerinden farklıdır. Bu kez node operatörlerinin yalnızca tek bir istemciyi değil, hem uygulama katmanını (execution layer) hem de konsensüs katmanını (consensus layer) aynı anda güncellemeleri gerekmektedir.
12 Ağustos tarihli güncellemeye göre, The Merge 15 Eylül’de gerçekleştirilecek şekilde planlanmıştır.
Kaynak: Tim Beiko
1. Teknik olarak, The Merge gaz ücretlerini önemli ölçüde düşürmeyecektir. The Merge, yalnızca Ethereum’un konsensüs mekanizmasını değiştiren bir güncellemedir. Ağ kapasitesini doğrudan etkileyen parametrelerde büyük bir değişiklik yapılmadığı için, gaz ücretlerinde kayda değer bir düşüş beklenmemektedir.
2. The Merge sonrası işlemler fark edilir derecede daha hızlı olmayacaktır. Proof of Stake sisteminde, blok üretimi PoW’a göre yaklaşık %10 daha sık gerçekleşir. Ortalama blok süresi yaklaşık 13.3 saniyeden, tam olarak 12 saniyeye düşecektir. Bu değişim teknik olsa da, kullanıcı açısından gözle görülür bir hız artışı oluşturmaz.
3. Stake edilen ETH’ler, The Merge sonrası hemen çekilemeyecek. Beacon Chain üzerinde stake edilen ETH’lerin çekilebilmesi, The Merge sonrasındaki bir sonraki büyük güncelleme olan Shanghai ile mümkün olacaktır. Yani, Beacon Chain üzerinde biriken yeni basılan ETH’ler, Merge sonrası en az 6–12 ay boyunca kilitli kalmaya devam edecektir.
4. Stake edenler, Merge sonrası ETH’lerini hemen satamayacak. Yukarıda belirtildiği gibi, stake edilen ETH’ler hemen çekilemeyeceği için stake edenlerin Merge sonrası ani satış yapması mümkün değildir. Bu durum, ETH fiyatında ani düşüş (dumping) yaşanacağı endişesini gereksiz kılar. Ayrıca, çekim ve yatırma işlemlerine getirilen sınırlamalar, ağın istikrarını korumaya yardımcı olur.
5. Node çalıştırmak için mutlaka 32 ETH stake etmek gerekmez. Genel kanının aksine, bir node çalıştırmak için illa 32 ETH stake etmek gerekmez. 32 sayısı, sistemde mesajlaşma verimliliğini dengeleyen optimal bir eşiktir (2⁵). Eğer bu miktar örneğin 16 ETH’ye düşürülseydi, node’lar arasındaki mesajlaşma hacmi 4 kat artardı. Bu nedenle 32 ETH, ağ yapısı açısından ideal doğrulayıcı (validator) miktarı olarak belirlenmiştir.
Yatırımcıların en çok merak ettiği konulardan biri, Merge sonrası ETH fiyatının yükselip yükselmeyeceğidir. Diğer açıdan bakarsak, mevcut fiyat zaten Merge sonrası beklentileri yansıtıyor mu?
PoS’a geçişle birlikte, Ethereum’un emisyonu ve güvenlik maliyetleri büyük ölçüde azalacaktır. ETH’nin toplam arzı sınırsız olsa da, Merge sonrası yıllık enflasyon oranı %4,3’ten %0,43’e düşecektir.
PoS, ağı daha verimli hâle getirir. Doğrulayıcıların stake ettiği ETH’ler sayesinde, daha düşük donanım maliyetiyle daha güçlü güvenlik sağlanır. PoS’ta güvenlik yalnızca sermaye maliyetinin fırsat maliyetiyle teminat altına alınır. Güvenliği korumak için yüksek miktarda ETH basılması gerekmez. Bu da PoW’a kıyasla çok daha verimli bir yapıdır.
Düşük güvenlik maliyeti, ETH fiyatı için olumlu bir işarettir. Artık PoW’da olduğu gibi yüksek ücretler madencilere ödenmeyeceği için, ETH enflasyonu önemli ölçüde düşecektir. Yatırımcılar tarafından emisyon azalması, genellikle fiyat artışına işaret eden olumlu bir gösterge olarak değerlendirilir.
Merge sonrası deflasyon artışı, yakılan ETH oranını yükseltecek. 5 Ağustos 2021 tarihinde Ethereum, EIP-1559 güncellemesini hayata geçirdi. Bu değişiklikle birlikte gaz ücretlerinin tamamı artık madencilere gitmiyor. Bunun yerine, bir kısmı doğrudan yakılıyor (burn).
Merge sonrası, yeni blok başına basılan ETH miktarı %90 oranında azalacağı için, her blokta yakılan ETH oranı artacaktır. Teorik olarak, eğer gaz ücreti 7 gwei’nin üzerindeyse, yakım oranı emisyon oranından fazla olacaktır. Boğa piyasasında gaz ücretleri genellikle 200 gwei civarındadır ve bu değerler deflasyonu daha da hızlandırır.
Çevre dostu ve verimli bir blokzincir daha güçlü bir topluluk oluşturur. Bir Ethereum node’unun yıllık enerji tüketimi yaklaşık 2.6 MWh’dir. Bu değer, ABD oyun sektörünün 1/1.300’ü kadardır.
Kripto dünyasında Ethereum, en yaygın kullanılan blokzincirdir. The Merge ile birlikte Ethereum’un enerji tüketimi %99,95 oranında azalacaktır. Buna karşın, geleneksel finans sistemleri hâlâ yüksek enerji tüketimiyle çalışmakta ve bu konuda dönüşüm planı bulunmamaktadır. 2022 yılında dünya enerji kriziyle karşı karşıyayken ve OPEC üretimi son 20 yılın en düşük seviyesindeyken, Ethereum dünyanın en çevreci finansal sistemi olmaya aday hâle gelmiştir. Belki de Wall Street de Ethereum’a geçerek “yeşil” olmayı düşünmelidir.
Merge sonrası sürdürülebilirlik artışı, kurumsal yatırımcıları Ethereum’a çekecek. Vitalik Buterin: “The Merge henüz fiyatlanmadı – yalnızca piyasa açısından değil, psikolojik ve anlatı açısından da.” Ethereum topluluğu konferansında (EthCC – Paris), Bankless kurucusu David Hoffman’ın sorularını yanıtlayan Buterin, şunları söyledi: “2018 ve 2019’da, DAO çatallanması ve DAO saldırısı döneminde moral düşüktü. Ama şimdi Merge, artık gözümüzün önünde. Gerçekleştiği anda moralin ciddi şekilde artmasını bekliyorum.” Vitalik Buterin, The Merge’ün yalnızca piyasalarca değil, topluluk psikolojisi ve hikâye anlatısı açısından da henüz tam anlamıyla fiyatlanmadığını düşünüyor.
Madenciler, Ethereum’un erken dönemlerinde ağın güvenliğini sağlayan önemli aktörlerdi. Matematiksel problemleri çözerek bloklara işlemleri ekler ve bu görev karşılığında ödül kazanırlardı. Bugüne kadar madenciler, GPU donanımları için yaklaşık 15 milyar dolar yatırım yaptı. Ancak Merge sonrası bu donanımlar tamamen işlevsiz hâle gelecek. Bu gelişme, madencilerin kendi ekonomik çıkarlarını korumak adına Ethereum’u çatallama (fork) girişimlerine neden olmuştur.
Kaynak: www.theblock.co
Ethereum’un PoW (Proof of Work) mekanizmasını tamamen terk etmesi yerine, bazı madenciler PoW tabanlı diğer blokzincirlere yönelmek yerine, Ethereum’u hard fork (sert çatallanma) yoluyla bölerek PoW konsensüsünü sürdürme kararı aldı.
Tıpkı 2016’daki DAO saldırısı sonrasında Ethereum topluluğunda yaşanan ayrışmanın ardından Ethereum’un ETH ve ETC olarak ikiye bölünmesi gibi, bu yeni çatallanma da benzer bir kırılma yaratabilir.
Temmuz ayı sonunda, erken dönem Bitcoin destekçilerinden Hongcai Guo (takma adıyla Bao Erye) ve aWSB topluluğu, ETH.A adını verdikleri bir Ethereum hard fork projesini başlattıklarını duyurdular. Bu yeni PoW çatallamasının Eylül ayında piyasaya sürülmesi bekleniyor. ETH.A projesi, madencilerin büyük çoğunluğu ile birlikte TRON’un kurucusu Justin Sun tarafından da desteklenmektedir. Ancak bu girişim, piyasanın büyük bölümü tarafından olumlu karşılanmamaktadır. ETC Cooperative adlı kamu yararına çalışan vakıf, 8 Ağustos’ta Bao Erye’ye açık bir mektup göndererek, Ethereum’u çatallamanın aşırı derecede zor olduğunu ve bu girişimin başarısız olacağını ifade etti. Beklentilere göre, Bao Erye de kısa süre içinde bu mektuba karşılık olarak bir açık mektup yayımlayacaktır.
The Merge yaklaşırken, Ethereum’un PoW (Proof of Work) versiyonunu korumak isteyen bazı aktörler, ETHPoW adı verilen yeni bir hard fork (sert çatallanma) oluşturma hazırlığında. Ancak bu girişim, teknik açıdan son derece zorludur ve finansal olarak da belirsizlikler içermektedir.
ETHPoW’un karşı karşıya olduğu ilk zorluk, zorluk bombasının (difficulty bomb) kalıcı olarak devre dışı bırakılacağı bir çatallanma gerçekleştirmektir. ETHPoW, ana zincir olduğunu iddia edemez. İkinci olarak, ETHPoW’un etrafında şekillenecek yeni topluluk, bir geliştirici ekip tarafından yönetilmeli ve yeni kullanıcılar arasında konsensüs sağlanmalıdır. Aynı zamanda, ETHPoW’un borsalar, saklama hizmetleri (custodians) ve diğer paydaşlarla yeni iş birlikleri kurması gerekecektir.
Ethereum üzerinde tartışmalı bir fork yaşandığında, asıl gücün geliştirici ekiplerde veya çatallanmayı başlatan kişilerde değil, stablecoin ihraççılarında olduğunu vurgulanıyor. Hangi zincirin “ana zincir” kabul edileceği, stablecoin’lerin hangi zinciri desteklediğine ve DeFi entegrasyonuna bağlıdır. Bu bağlamda, nihai kararı muhtemelen USDC’nin ihraççısı Circle’ın kurucusu Jeremy Allaire verecektir. Circle, Tether gibi önemli oyuncular, Ethereum’un PoS tabanlı yeni zincirini (Ethereum 2.0) desteklediklerini zaten duyurmuş durumdalar. Eğer ETHPoW, stablecoin desteğini sağlayamazsa, tüm bu çabalar boşa gidebilir.
Bazı ETH maksimalistleri bu fırsatı kullanarak ellerindeki ETHPoW token’larını satarak daha fazla ETH satın alabilir. Bu hype sonucunda, ana akım borsalar ETHPoW token’larını listeleyebilir. Bu durumda, ETH/ETHPoW paritesi, yaygın kullanılan işlem çiftlerinden biri hâline gelebilir.
Eğer hard fork başarılı olursa, snapshot (anlık görüntü) airdrop’ları beklenebilir ve kullanıcılar ETHPOW token’ları alabilir. Borsalar ETHPOW’u listelemek için hızla harekete geçecektir. Şu anda, 1 ETH; 1 ETHS (PoS zinciri) ve 1 ETHW (PoW zinciri) olarak bölünebilmektedir. Fork resmileşmeden önce, ETH her iki yöne de dönüştürülebilir. Eğer fork başarılı olursa, ETHS doğrudan ETH’ye çevrilebilir, ETHW ise hâlen alınıp satılabilir ve ETHS piyasadan çekilir; eğer fork başarısız olursa, ETHS yine ETH’ye dönüştürülebilir, ardından hem ETHW hem de ETHS piyasadan çıkar.
Ancak dikkat edilmelidir ki, ETHS ve ETHW, borsalarda oluşturulmuş kredi temsilleridir ve blokzincir üzerinde karşılıkları bulunmaz; bu nedenle başka borsalara transfer edilemez veya zincir dışı işlem yapılamaz. Yatırım yapmadan önce, bu varlıkların borsa bazlı itfa (redeem) risklerini dikkatlice değerlendirmeniz gerekir.
Ethereum’un yol haritası kısa vadede Rollup çözümlerine odaklanacak. The Merge, Ethereum’un gelişim yolculuğunda yalnızca bir kilometre taşıdır. Nihai hedef olan ölçeklenebilirliğe ulaşmak, sharding ve rollup çözümleriyle sağlanacaktır. Ethereum’un bir sonraki 1 milyar kullanıcıyı kazanmasında rollup’lara geçiş kritik bir adımdır. Başlangıçta ana ağın 64 shard’a bölünmesi planlanmıştı ve işlemler bu parçalara atayarak iş yükü dağıtılacaktı. Ancak rollup’ların sürekli gelişimi ve sharding’in uygulama zorlukları nedeniyle, sadece sharding’e güvenmek artık en verimli yol değil. Bu yüzden Ethereum ekibi, veri sharding’ine yönelirken, yol haritasının merkezine rollup teknolojisini koydu.
Ethereum’un yürütme katmanı saniyede yalnızca 15 işlem gerçekleştirebilmektedir. Bu durum, yüksek kullanıcı tabanı, büyük talep, düşük hız ve yüksek gas ücretleri düşünüldüğünde ciddi bir sorun hâline gelir. Bu noktada Arbitrum ve Optimism gibi Ethereum’un Layer 2 ölçeklenme çözümleri devreye girer. Rollup teknolojisini kullanan bu çözümler, yüksek gaz ücretlerini düşürmeyi ve ağ tıkanıklığını azaltmayı hedefler.
Bu sistemler, Ethereum ağı sıkıştığında Layer 1 ile Layer 2 arasındaki köprüleri kullanarak işlem yükünü Arbitrum ve Optimism’e devreder.
Ethereum Beş Temel Aşama Tamamlandığında Saniyede 100.000 İşlem Yapabilecek
Ethereum’un yol haritası şunları içerir: The Merge, The Surge, The Verge, The Purge ve The Splurge. Bu dört aşama hâlen erken planlama sürecindedir. The Surge, shard entegrasyonuyla ağın ölçeklenebilirliğini geliştirmeyi hedefler. The Verge, Verkle ağaçları kullanarak veri depolamayı optimize eder. The Purge, tarihsel verileri ve teknik borçları temizlemeyi amaçlar. The Splurge ise önceki aşamalardan sonra ağın sorunsuz çalışmasını sağlayacak çeşitli tamamlayıcı yükseltmeleri kapsar.
Geçmiş başlıklar, metinler ve işlem kayıtları gibi verilerin hafifletilmesiyle Verkle ağaçlarına geçiş, daha az yer kaplayan veri saklama çözümleri getirir. Örnekler arasında SELFDESTRUCT fonksiyonunun kaldırılması, EIP-4444 ve Verkle yapısına geçiş yer alır.
Geliştirme odağı şu anda istemcileri daha kolay kullanılabilir hâle getirmeye yöneliktir. Merkeziyetsiz stake havuzlarının daha küçük yapılması ve kullanıcıların düşük maliyetle Ethereum’da stake edebilmesi hedeflenmektedir. Kullanılacak donanımlar hafif olacak, ancak yine de tam node çalıştırmaya uygun olacaktır.
Kuantum dirençli yükseltmeleri geliştirmek onlarca yıl alabilir.
The Merge’ün tamamlanmasıyla birlikte Ethereum, PoS (Proof of Stake) dönemine resmen geçiş yaptı ve bu durum ağın güvenliği ile ekonomik yapısı üzerinde önemli etkiler yarattı:
Güvenlik: PoW mekanizmasında ağ güvenliği, madencilerin hesaplama gücüne bağlıdır ve bu durum yüksek enerji tüketimine neden olur. Buna karşılık PoS, ağı doğrulayıcıların ETH stake ederek sağladığı teminatla korur. Bu mekanizma, enerji tüketimini ve fiziksel donanıma olan bağımlılığı büyük ölçüde azaltır. Yeni yapı, Ethereum’u çevresel açıdan daha sürdürülebilir kılar ve saldırganların ağı kontrol altına alabilmesi için büyük miktarda ETH stake etme zorunluluğu getirdiğinden saldırı maliyetini artırır.
Ekonomi: PoS’a geçiş, ekonomik modeli de değiştirdi. Artık ETH stake edenler ödüllendirilerek daha fazla kullanıcının ağ güvenliğine katkı sağlaması teşvik ediliyor. Ayrıca, kapsamlı donanım ihtiyacının ortadan kalkmasıyla birlikte ETH arzındaki artış hızı düşürüldü ve bu sayede enflasyon baskısı azaltıldı. Merge sonrası, ETH arzı anlamlı biçimde azaldı ve bu durum “ultrasound money” (ultra-ses para) olarak adlandırılan yeni ekonomik modele geçişi simgeledi. Bu model, ETH’nin kıtlığını ve değerini artırmaktadır.
The Merge’ün ardından gelen Shapella yükseltmesi (Shanghai ve Capella güncellemelerinin birleşimi), stake edilmiş ETH’lerin çekilmesine olanak sağlayan önemli bir iyileştirmeyi beraberinde getirdi:
Çekim Özelliği: Merge öncesinde, stake edilen ETH’lerin çekilememesi bazı kullanıcılar için kısıtlayıcıydı. Shapella yükseltmesiyle birlikte, doğrulayıcılar artık stake ettikleri ETH’leri ve elde ettikleri ödülleri çekebiliyor. Bu yenilik, daha fazla likidite ve esneklik sağladı; bu da PoS modelini yatırımcılar için daha cazip hâle getirdi.
Ethereum’un PoS’a geçişinin ardından, Lido likit staking alanında lider konuma yükseldi:
Likit Staking: Lido, kullanıcıların ETH’lerini stake etmelerine ve karşılığında stETH alarak bu token’ları DeFi protokollerinde kullanabilmelerine imkân tanıyan bir çözümdür. Bu yaklaşım, hem staking getirisi hem de likidite sağlar. Bu esneklik geniş bir kullanıcı kitlesini cezbetti ve Lido, Ethereum ağındaki en büyük stake havuzunu yöneten en büyük likit staking sağlayıcısı hâline geldi.
Etkisi: Lido’nun başarısı yalnızca yenilikçi staking modelinde değil; aynı zamanda geniş ekosistem desteği ve topluluk güvenine dayanır. Bu durum Lido’nun sektördeki baskın konumunu pekiştirirken, Ethereum ağındaki katılımı ve güvenliği de artırmaktadır.
The Merge, yalnızca konsensüs mekanizmasını değiştirmekle kalmadı; aynı zamanda Ethereum’un ölçeklenebilirlik yolculuğuna da zemin hazırladı:
L2 Çözümleri: Ölçeklenebilirlik, Ethereum’un uzun süredir karşılaştığı temel sorunlardan biridir. PoS’a geçişle birlikte, Rollup ve Sharding gibi Layer 2 çözümleri ile entegrasyon daha kolay hâle geldi. Bu çözümler, ağ trafiğini azaltmak ve işlem ücretlerini düşürmek açısından kritik rol oynamaktadır. Merge sonrası, Arbitrum, Optimism, Starknet, zkSync, Blast ve Base gibi ana akım Layer 2 ağlarında gas ücretlerinde kayda değer düşüşler gözlemlendi.
Gelecek Ölçeklenebilirlik: PoS’un uygulanması ve Shapella’nın tamamlanmasıyla birlikte Ethereum, Layer 2 çözümlerinin daha kolay konuşlandırılmasına ve optimize edilmesine uygun bir yapıya kavuştu. Bu durum, Ethereum’un işlem kapasitesini önemli ölçüde artırarak daha fazla kullanıcıya ve uygulamaya ev sahipliği yapmasını mümkün kılar; bu da Ethereum ekosistemini ileriye taşır.
Bu makale, Ethereum’un ağ yükseltme yolculuğundaki önemli aşamalara kapsamlı bir bakış sunmaktadır. The Merge, sadece bir kilometre taşı olmakla kalmaz; aynı zamanda PoW’dan PoS’a geçiş gibi, kripto para tarihinde çığır açan bir gelişmedir. Ethereum, yüz milyarlarca dolarlık değere ve binlerce dApp’e ev sahipliği yapan bir blokzincir olarak bu geçişle yepyeni bir anlatıya kapı aralamıştır ve ETH fiyatları bu doğrultuda dalgalanma göstermektedir.
Bazı Ethereum madencileri PoW’u sürdürmek adına çatallamaya yönelmiş, birçok borsa da vadeli işlem piyasalarını açarak yatırımcılara riskten korunma imkânı sunmuştur. Ancak yatırımcıların bazı yaygın yanlış anlamaları kavraması gerekir: Merge, işlem hızını dramatik şekilde artırmaz ve gaz ücretlerini de düşürmez. Ancak PoS’a geçişle birlikte madencilere daha az ETH ödeneceği için ciddi bir deflasyonist baskı oluşacaktır. Blok başına üretilecek ETH miktarı azalacak ve bu da yatırımcılar nezdinde arzın azalacağına dair olumlu beklentiler doğuracaktır.
PoS mekanizması benimsenince, ağı güvence altına alan doğrulayıcıların ETH stake etmesi gerekir ve pahalı donanımlara artık ihtiyaç kalmaz. Enerji tüketiminin azalması Ethereum’u daha çevre dostu ve sürdürülebilir bir yapı hâline getirir; bu da Ethereum’un ESG (çevresel, sosyal, yönetişim) gündemine daha çok uyum sağlamasını mümkün kılar. Ethereum’un yükseltme planları ve Merge süreci her ne kadar kesintisiz olmasa da, son bir yıl içinde sürecin tamamlandığına dair çok sayıda haber yapıldı. 11 Ağustos itibarıyla son test aşaması başarıyla tamamlandı. Şu ana kadar her şey planlandığı gibi ilerliyor ve Merge’ün Eylül ortasında gerçekleşeceği neredeyse kesinleşmiş durumda. Buna rağmen, Merge’ün belirtilen tarihte gerçekleşip gerçekleşmeyeceği konusunda bazı şüpheler devam ediyor. Ethereum Vakfı’nın zaman tahminleri genellikle temkinlidir. Ancak uzun süren planlama ve test süreçlerinin ardından, Ethereum’un bu geçiş için yeterince hazır olduğuna inanmak için güçlü nedenler mevcut.
Merge sonrası kullanıcı deneyimi hemen değişmeyecek olsa da, önemli olan Ethereum’un daha güvenli, merkeziyetsiz, sürdürülebilir ve ölçeklenebilir bir geleceğe doğru ilerliyor olmasıdır. Bu da Ethereum’un daha fazla yenilik doğurmasına olanak sağlayacaktır. The Merge, Ethereum’un geçmişi ile geleceği arasında bir köprü işlevi gören anahtar bir olaydır.
Risklere rağmen, Ethereum bize Layer 2 çözümlerini, DeFi Yazı’nı ve NFT devrimini kazandırdı. Sürekli ilerleyen ve bizi sürekli şaşırtan bir sistem olarak Ethereum, gelişmeyi hiçbir zaman bırakmadı. Şimdi, bu önemli dönüm noktası olan Merge aşaması tamamlandığında, Ethereum’un kamuya açık blokzincirler arasında liderliğini sürdürüp sürdüremeyeceğini ve Web3 ile Metaverse çağında ekosisteminin büyümeye devam edip etmeyeceğini hep birlikte göreceğiz.