2021 yılında, her kripto varlık başına ortalama 1.8 milyon dolar değerinde kararlı kripto likiditesi bulunuyordu. Ancak Mart 2025 itibarıyla bu rakam yalnızca 5.500 dolar seviyesine geriledi.
Bu istatistik, kripto varlık başına düşen ortalama likiditedeki keskin düşüşü temsil etmekle kalmaz; aynı zamanda günümüz kripto ekosisteminde dikkat dağılımının sıfır toplamlı doğasını da yansıtır.
Her ne kadar token üretim hızı 40 milyonu aşmış olsa da, sabitleyici varlıklarla temsil edilen sermaye (örneğin stabilcoin’ler) bu büyümeyi takip etmemiştir.
Sonuç oldukça açıktır:
Bu ortamda geçici dikkat bir büyüme motoru değil, yükümlülük haline gelmiştir. Arkasında gerçek bir nakit akışı olmayan projeler, dikkat merkezinden hızla çıkar. İlgi dağılır, sermaye başka yöne yönelir.
Çoğu proje, hala 2021 yaklaşımıyla topluluk oluşturmaya çalışıyor: Discord sunucusu kur, airdrop dağıt ve ilgiyi yakalamaya çalış. Ama airdrop sona erdiğinde, kullanıcılar da gider. Kalacak sebep yoksa, topluluk tutunamaz.
Gelir, sadece finansal bir métrik değil; projeye olan talebin ve sürekliliğin kanıtıdır. Gelir elde eden ürünlere talep olur. Talep, değerlemeyi haklı kılar. Bu da token fiyatlarında çıpaya dönüşür.
Elbette her proje doğrudan gelir odaklı olmayabilir. Ancak gelir olmadan, çoğu token uzun vadede temel bir dijital varlık haline gelemeden sönüp gider.
Bazı projeler, endüstrideki konumu gereği farklı şartlara sahiptir. Örneğin Ethereum, zaten olgun ve sürekli bir talebe sahip bir ekosistemdir. Doğrulayıcı ödülleri yıllık %2.8 enflasyon oranından gelirken, EIP-1559 sayesinde bu oran ücret yakımlarıyla dengelenebilir.
Yani Ethereum için yakma ve getiri dengelendiği sürece, sahipleri seyrelmeden korunabilir.
Ancak yeni projelerde durum farklıdır. Token arzının yalnızca %20’si dolaşımdayken ve hala ürün-pazar uyumu bulunamamışken, proje gerçekte bir startup‑tır. Hayatta kalmak için sadece kazanması değil, kazanmaya devam etme yeteneğini de ispatlaması gerekir.
Tıpkı geleneksel şirketlerde olduğu gibi, kripto projeler de farklı olgunluk evrelerinde bulunur.
Ve her evrede, gelirin rolü ve bu gelirin yeniden yatırım kararı farklı anlamlar taşır.
Likiditenin seyrekleştiği, dikkat ekonomisinin sıfır toplamlı hale geldiği bir dünyada, gelir üretmek sadece büyümek için değil, hayatta kalmak için de zorunludur.
Token oluşturmak kolaydır. Ancak o token’a ağırlık, talep ve süreklilik kazandırmak için gerçek ürünler, etkileşim ve ekonomik sürdürülebilirlik gerekir.
Bu kategori, genellikle erken aşamadaki merkezi yönetimli projeleri kapsar. Henüz olgunlaşmamış, kırılgan ekosistemlere sahiptirler ve monetizasyondan çok ürün deneyimine odaklanırlar. Elde ettikleri gelir—varsa bile—çoğu zaman pazar spekülasyonlarından kaynaklanır ve kullanıcı sadakati oluşturmaktan uzaktır. Bu gelir akışı genellikle geçici ve sürdürülemezdir.
Birçok erken dönem proje, doğrudan gelir yaratmak yerine, hayatta kalabilmek için topluluk teşviklerine, hibe programlarına veya risk sermayesi (VC) fonlamasına bağımlıdır.
Örneğin; Synthetix ve Balancer gibi projeler yaklaşık 5 yıldır piyasada bulunuyor. Bu süre zarfında haftalık gelirleri çoğunlukla 100.000 ila 1 milyon dolar arasında değişmiş, ancak zaman zaman yoğun faaliyet dönemlerinde ani gelir artışları yaşamışlardır.
Bu tür dalgalanmalar, başarısızlık göstergesi değil, bu aşamadaki projeler için doğal bir volatilite işaretidir.
Burada asıl önemli olan, bu projelerin ve ekiplerin gerçekleştirdikleri deneyleri uzun vadeli değer yaratımına ve güvenilir, sürdürülebilir kullanıma dönüştürebilmeleridir.
Dağcılar, protokol olgunluğunun bir sonraki aşamasında yer alırlar. Bu kategorideki projeler, yıllık 10 milyon ila 50 milyon dolar arasında gelir elde eder ve artık yalnızca token emisyonlarına dayalı büyüme modelinin ötesine geçmeye başlamışlardır.
Bu projelerde yönetim yapıları giderek profesyonelleşmekte, ekipler ürün-pazar uyumunu yakalamanın ötesine geçerek kullanıcıyı elde tutmaya ve uzun vadeli sürdürülebilirliğe odaklanmaktadır.
Kaşifler gibi erken dönem projelerin aksine, Dağcılar gerçek talep sinyalleri üretir. Kullanıcı ilgisi yalnızca spekülatif değil; farklı piyasa döngülerinde süreklilik gösteren bir kullanıcı davranışına dayanmaktadır.
Ayrıca bu protokoller, yapısal dönüşümler geçirmektedir:
Bu aşamada olan projelerin en büyük sınavı, erken dönemden gelen ivmeyi kalıcı bir modele dönüştürebilmek ve operasyonel istikrarı koruyabilmektir.
Tırmanıcılar, artık yalnızca hayatta kalma amacıyla değil, stratejik yön tayiniyle hareket eden projelerdir. Elde ettikleri güven ve momentum sayesinde dağıtım stratejileri üzerinde deney yapacak cesarete sahiptirler. Bazı projeler bu aşamada gelir paylaşımı, token geri alımları veya topluluk teşviklerine yönelmeye başlar.
Ancak bu esneklik, beraberinde ciddi riskler de getirir.
Henüz derinleşmemiş kullanıcı sadakati ve tam oturmamış ekonomik modeller, genişlemeye çalışırken parçalanma veya erken dağıtım yüzünden büyümeyi durdurma riski taşır.
Kaşifler gibi sadece var olma mücadelesi veren projelerden farklı olarak, Tırmanıcılar artık karar vermek zorundadır:
Bu aşama, projeler için amaçların gerçek olduğu, ancak kırılganlıkların da en yüksek olduğu dönemdir.
Erken dağıtım, token ekonomisinin büyümesini frenleyebilir.
Ancak fazla gecikmek de topluluk ilgisini yitirerek sermaye ve sadakat kaybına neden olabilir.
Aave, Uniswap ve Hyperliquid gibi projeler, artık sektörde olgunluk eşiğini aşmış protokoller arasında yer alır.
Bu projeler:
Artık token emisyonlarına dayalı büyüme modellerine bağımlı değildirler.
Bunun yerine, yerleşik kullanıcı tabanları, ürün-pazar uyumu sağlanmış yapıları ve test edilmiş protokol mekanizmaları ile hareket ederler.
Titanların çoğu “her şeyi yapmaya” çalışmaz. Aksine, keskin odaklanma ve uzmanlaşma stratejisi ile hareket ederler:
Bu projelerin gücü, savunulabilir pozisyonlar ve operasyonel disiplin ile şekillenir.
Artık hedefleri yalnızca pazar payı kazanmak değil, aynı zamanda tüm kategorinin büyümesini sağlamak, yani “pastayı büyütmek”tir.
Bunlar, geri alımları karşılayabilecek ve hala yıllarca yol alabilecek projelerin türüdür. Dalgalanmalardan bağışık olmasalar da, onun üstesinden gelme direncine sahiptirler.
Mevsimsel projeler, kripto ekosisteminde en çok ses getiren ama aynı zamanda en kırılgan yapılar arasında yer alır.
Kısa vadeli hype ve kullanıcı akışı sayesinde bazen Titan seviyesindeki projelerden bile daha yüksek gelirler üretebilirler. Ancak bu kazançlar genellikle spekülasyon, sosyal medya trendleri veya viralliğe dayalı kullanıcı ilgisi tarafından beslenir.
FriendTech ve PumpFun gibi örnekler, belirli dönemlerde yoğun hacim ve dikkat çeker. Ancak bu tür projeler genellikle bu iki metriği (ilgi + işlem hacmi) eşzamanlı olarak sürdüremezler.
Bu tür girişimler temelde zararlı değildir. Bazıları zamanla evrim geçirip daha kalıcı yapılara dönüşebilir.
Ancak büyük çoğunluğu, uzun vadeli ürün-pazar uyumu ya da altyapı geliştirmeye değil; momentuma ve kısa vadeli heyecana dayalı büyüme stratejilerine yaslanır.
Sonuç olarak, bu projeler kripto dünyasında dalgaları kısa süreli yükselten ama kalıcılığı düşük oluşumlar olarak öne çıkar.
Genel özkaynak dünyası faydalı paralellikler sunuyor. Genç firmalar genellikle özgür nakit akışını ölçeklendirmek için yeniden yatırım yapar. Olgun şirketler ise bunu temettü veya geri alımlar aracılığıyla dağıtır.
Aşağıdaki grafik şirketlerin karları nasıl dağıttığını göstermektedir. Hem temettü hem de geri alım yapan şirket sayısı, şirketler yaşlandıkça artmaktadır.
Kripto projeleri için en önemli derslerden biri şudur: kendi olgunluk seviyeni bilmek, stratejik kararların temelini oluşturur.
Ancak, çoğu proje hangi aşamada olduğunu net biçimde analiz edemez. Bu da stratejilerin yanlış uygulanmasına yol açar.
Projenin içinde bulunduğu sektör de token ekonomisinin nasıl yapılandırılması gerektiğini doğrudan etkiler:
Bu durum, geleneksel teknoloji sektöründeki şu yaklaşımla benzerlik taşır:
“Harika bir çeyrek mi geçirdiniz? Kazanımı doğrudan hisse geri alımı yoluyla yansıtın.”
Temettüler kalıcıdır. Onları ödemeyi taahhüt ettiğinizde, piyasalar tutarlılık bekler. Buna karşılık, geri alımlar esnektir. Takımlara piyasa döngüleri veya token değerinin düşük olması etrafında zamanlama değer dağıtımı yapmalarına izin verir. Geri alımlar, 1990’ların ~20%’sinden 2024’te ~60%’a çıktı. Dolar cinsinden, 1999’dan beri temettülerin önünde yer almışlardır.
Ancak geri alımların da dezavantajları var. İyi iletişim kurulmaz veya uygun fiyatlandırılmazsa, uzun vadeli sahiplerden kısa vadeli işlemcilere değer transferi yapabilirler. Yönetişim sıkı olmalıdır. Çünkü genellikle yönetimin EPS’yi artırma gibi KPI’ları vardır. Karları dolaşımdaki hisselerden (dolaşımdaki hisseler) satın alarak payları satın aldığınızda, payı denklemde azaltarak EPS numarasını suni olarak şişirebilirsiniz.
Her ikisinin de yeri var. Ancak iyi yönetişim olmadan, geri alımlar sessizce içeridekileri zenginleştirirken topluluk kanar.
İyi geri alımlar üç şeye ihtiyaç duyar:
Eğer bir proje bunlardan yoksunsa, muhtemelen hala yeniden yatırım modunda olmalıdır.
Bunların hepsinin ortak noktası ne? Finansal tabanları güvence altına alınana kadar geri alım başlatmamalarıdır.
Kripto dünyası sık sık şeffaflıktan söz eder. Ancak bu şeffaflık çoğunlukla anlatının uygun olduğu zamanlarda seçici metriklerin paylaşımıyla sınırlı kalır.
Yatırımcı İlişkileri (IR), bu sektörde hâlâ göz ardı edilen ancak projelerin uzun vadeli sürdürülebilirliği için temel bir altyapı katmanı olmalıdır.
Projeler yalnızca gelirlerini değil;
Uzun vadeli inanç ve sürdürülebilir güven ancak bu şekilde inşa edilebilir.
Bu önerilerin amacı, “token değerini dağıtmanın en doğru yolu budur” demek değil.
Asıl mesele, dağıtım stratejisinin projenin olgunluk seviyesine uygun olması gerektiğini vurgulamaktır.
Ve kripto dünyasında bu olgunluk hâlâ son derece nadir bir durumdur.
Çoğu proje, hâlâ temel yapı taşlarını yerli yerine oturtmaya çalışıyor. Ancak doğru yolda ilerleyen, yani gelire, net stratejiye ve topluluk güvenine sahip projeler, bu endüstrinin uzun süredir ihtiyaç duyduğu kalıcı dijital yapılara (katedrallere) dönüşme potansiyeli taşır.
Güçlü bir IR sistemi, projeye sadece dışarıdan değil, içeriden de güvenlik sağlar:
Kripto projeleri için şeffaflık, yalnızca bir ideal değil, artık bir zorunluluk olmalıdır.
Gerçek anlamda yatırımcı güveni inşa edebilmek için IR yapıları aşağıdaki gibi görünebilir:
Eğer kripto token’larının birer “gerçek dijital varlık” gibi algılanmasını istiyorsak, projelerin de birer “gerçek işletme” gibi iletişim kurmaya ve raporlamaya başlaması gerekir.
IR, sadece yatırımcıya sunulan bir kolaylık değil; uzun ömürlü projelerin omurgasıdır.
Bu makale, Decentralisedco kaynağından alıntılanmıştır. İçeriğin tüm telif hakları yazarı Saurabh Deshpande’ye aittir. Telif haklarına ilişkin sorularınız için bizimle iletişime geçebilirsiniz.
Bu içerik yalnızca bilgilendirme amacı taşımaktadır ve yazarın kişisel görüşlerini yansıtır. Gate.TR’nin resmi görüşlerini yansıtmamaktadır. İçerikte yer alan marka, kurum, kuruluş veya kişilerle Gate.TR’nin herhangi bir ilişkisi bulunmamaktadır.
Bu içerik, yatırım tavsiyesi niteliğinde değildir. Dijital varlık alım-satımını teşvik etmeyi amaçlamaz, yalnızca bilgilendirme amaçlıdır.
Kripto varlıklar yüksek risk içerir ve ciddi fiyat dalgalanmalarına maruz kalabilir. Yatırım kararı vermeden önce kendi finansal durumunuzu değerlendirmeli ve kararınızı bağımsız olarak vermelisiniz.
Makalede yer alan veriler ve grafikler yalnızca genel bilgilendirme amacıyla sunulmuştur. Tüm içerikler özenle hazırlanmış olsa da, olası hata veya eksikliklerden dolayı sorumluluk kabul edilmez.
Gate Akademi ekibi bu içeriği farklı dillere çevirebilir. Hiçbir çeviri makale; kopyalanamaz, çoğaltılamaz veya izinsiz dağıtılamaz.
Paylaş
İçindekiler
2021 yılında, her kripto varlık başına ortalama 1.8 milyon dolar değerinde kararlı kripto likiditesi bulunuyordu. Ancak Mart 2025 itibarıyla bu rakam yalnızca 5.500 dolar seviyesine geriledi.
Bu istatistik, kripto varlık başına düşen ortalama likiditedeki keskin düşüşü temsil etmekle kalmaz; aynı zamanda günümüz kripto ekosisteminde dikkat dağılımının sıfır toplamlı doğasını da yansıtır.
Her ne kadar token üretim hızı 40 milyonu aşmış olsa da, sabitleyici varlıklarla temsil edilen sermaye (örneğin stabilcoin’ler) bu büyümeyi takip etmemiştir.
Sonuç oldukça açıktır:
Bu ortamda geçici dikkat bir büyüme motoru değil, yükümlülük haline gelmiştir. Arkasında gerçek bir nakit akışı olmayan projeler, dikkat merkezinden hızla çıkar. İlgi dağılır, sermaye başka yöne yönelir.
Çoğu proje, hala 2021 yaklaşımıyla topluluk oluşturmaya çalışıyor: Discord sunucusu kur, airdrop dağıt ve ilgiyi yakalamaya çalış. Ama airdrop sona erdiğinde, kullanıcılar da gider. Kalacak sebep yoksa, topluluk tutunamaz.
Gelir, sadece finansal bir métrik değil; projeye olan talebin ve sürekliliğin kanıtıdır. Gelir elde eden ürünlere talep olur. Talep, değerlemeyi haklı kılar. Bu da token fiyatlarında çıpaya dönüşür.
Elbette her proje doğrudan gelir odaklı olmayabilir. Ancak gelir olmadan, çoğu token uzun vadede temel bir dijital varlık haline gelemeden sönüp gider.
Bazı projeler, endüstrideki konumu gereği farklı şartlara sahiptir. Örneğin Ethereum, zaten olgun ve sürekli bir talebe sahip bir ekosistemdir. Doğrulayıcı ödülleri yıllık %2.8 enflasyon oranından gelirken, EIP-1559 sayesinde bu oran ücret yakımlarıyla dengelenebilir.
Yani Ethereum için yakma ve getiri dengelendiği sürece, sahipleri seyrelmeden korunabilir.
Ancak yeni projelerde durum farklıdır. Token arzının yalnızca %20’si dolaşımdayken ve hala ürün-pazar uyumu bulunamamışken, proje gerçekte bir startup‑tır. Hayatta kalmak için sadece kazanması değil, kazanmaya devam etme yeteneğini de ispatlaması gerekir.
Tıpkı geleneksel şirketlerde olduğu gibi, kripto projeler de farklı olgunluk evrelerinde bulunur.
Ve her evrede, gelirin rolü ve bu gelirin yeniden yatırım kararı farklı anlamlar taşır.
Likiditenin seyrekleştiği, dikkat ekonomisinin sıfır toplamlı hale geldiği bir dünyada, gelir üretmek sadece büyümek için değil, hayatta kalmak için de zorunludur.
Token oluşturmak kolaydır. Ancak o token’a ağırlık, talep ve süreklilik kazandırmak için gerçek ürünler, etkileşim ve ekonomik sürdürülebilirlik gerekir.
Bu kategori, genellikle erken aşamadaki merkezi yönetimli projeleri kapsar. Henüz olgunlaşmamış, kırılgan ekosistemlere sahiptirler ve monetizasyondan çok ürün deneyimine odaklanırlar. Elde ettikleri gelir—varsa bile—çoğu zaman pazar spekülasyonlarından kaynaklanır ve kullanıcı sadakati oluşturmaktan uzaktır. Bu gelir akışı genellikle geçici ve sürdürülemezdir.
Birçok erken dönem proje, doğrudan gelir yaratmak yerine, hayatta kalabilmek için topluluk teşviklerine, hibe programlarına veya risk sermayesi (VC) fonlamasına bağımlıdır.
Örneğin; Synthetix ve Balancer gibi projeler yaklaşık 5 yıldır piyasada bulunuyor. Bu süre zarfında haftalık gelirleri çoğunlukla 100.000 ila 1 milyon dolar arasında değişmiş, ancak zaman zaman yoğun faaliyet dönemlerinde ani gelir artışları yaşamışlardır.
Bu tür dalgalanmalar, başarısızlık göstergesi değil, bu aşamadaki projeler için doğal bir volatilite işaretidir.
Burada asıl önemli olan, bu projelerin ve ekiplerin gerçekleştirdikleri deneyleri uzun vadeli değer yaratımına ve güvenilir, sürdürülebilir kullanıma dönüştürebilmeleridir.
Dağcılar, protokol olgunluğunun bir sonraki aşamasında yer alırlar. Bu kategorideki projeler, yıllık 10 milyon ila 50 milyon dolar arasında gelir elde eder ve artık yalnızca token emisyonlarına dayalı büyüme modelinin ötesine geçmeye başlamışlardır.
Bu projelerde yönetim yapıları giderek profesyonelleşmekte, ekipler ürün-pazar uyumunu yakalamanın ötesine geçerek kullanıcıyı elde tutmaya ve uzun vadeli sürdürülebilirliğe odaklanmaktadır.
Kaşifler gibi erken dönem projelerin aksine, Dağcılar gerçek talep sinyalleri üretir. Kullanıcı ilgisi yalnızca spekülatif değil; farklı piyasa döngülerinde süreklilik gösteren bir kullanıcı davranışına dayanmaktadır.
Ayrıca bu protokoller, yapısal dönüşümler geçirmektedir:
Bu aşamada olan projelerin en büyük sınavı, erken dönemden gelen ivmeyi kalıcı bir modele dönüştürebilmek ve operasyonel istikrarı koruyabilmektir.
Tırmanıcılar, artık yalnızca hayatta kalma amacıyla değil, stratejik yön tayiniyle hareket eden projelerdir. Elde ettikleri güven ve momentum sayesinde dağıtım stratejileri üzerinde deney yapacak cesarete sahiptirler. Bazı projeler bu aşamada gelir paylaşımı, token geri alımları veya topluluk teşviklerine yönelmeye başlar.
Ancak bu esneklik, beraberinde ciddi riskler de getirir.
Henüz derinleşmemiş kullanıcı sadakati ve tam oturmamış ekonomik modeller, genişlemeye çalışırken parçalanma veya erken dağıtım yüzünden büyümeyi durdurma riski taşır.
Kaşifler gibi sadece var olma mücadelesi veren projelerden farklı olarak, Tırmanıcılar artık karar vermek zorundadır:
Bu aşama, projeler için amaçların gerçek olduğu, ancak kırılganlıkların da en yüksek olduğu dönemdir.
Erken dağıtım, token ekonomisinin büyümesini frenleyebilir.
Ancak fazla gecikmek de topluluk ilgisini yitirerek sermaye ve sadakat kaybına neden olabilir.
Aave, Uniswap ve Hyperliquid gibi projeler, artık sektörde olgunluk eşiğini aşmış protokoller arasında yer alır.
Bu projeler:
Artık token emisyonlarına dayalı büyüme modellerine bağımlı değildirler.
Bunun yerine, yerleşik kullanıcı tabanları, ürün-pazar uyumu sağlanmış yapıları ve test edilmiş protokol mekanizmaları ile hareket ederler.
Titanların çoğu “her şeyi yapmaya” çalışmaz. Aksine, keskin odaklanma ve uzmanlaşma stratejisi ile hareket ederler:
Bu projelerin gücü, savunulabilir pozisyonlar ve operasyonel disiplin ile şekillenir.
Artık hedefleri yalnızca pazar payı kazanmak değil, aynı zamanda tüm kategorinin büyümesini sağlamak, yani “pastayı büyütmek”tir.
Bunlar, geri alımları karşılayabilecek ve hala yıllarca yol alabilecek projelerin türüdür. Dalgalanmalardan bağışık olmasalar da, onun üstesinden gelme direncine sahiptirler.
Mevsimsel projeler, kripto ekosisteminde en çok ses getiren ama aynı zamanda en kırılgan yapılar arasında yer alır.
Kısa vadeli hype ve kullanıcı akışı sayesinde bazen Titan seviyesindeki projelerden bile daha yüksek gelirler üretebilirler. Ancak bu kazançlar genellikle spekülasyon, sosyal medya trendleri veya viralliğe dayalı kullanıcı ilgisi tarafından beslenir.
FriendTech ve PumpFun gibi örnekler, belirli dönemlerde yoğun hacim ve dikkat çeker. Ancak bu tür projeler genellikle bu iki metriği (ilgi + işlem hacmi) eşzamanlı olarak sürdüremezler.
Bu tür girişimler temelde zararlı değildir. Bazıları zamanla evrim geçirip daha kalıcı yapılara dönüşebilir.
Ancak büyük çoğunluğu, uzun vadeli ürün-pazar uyumu ya da altyapı geliştirmeye değil; momentuma ve kısa vadeli heyecana dayalı büyüme stratejilerine yaslanır.
Sonuç olarak, bu projeler kripto dünyasında dalgaları kısa süreli yükselten ama kalıcılığı düşük oluşumlar olarak öne çıkar.
Genel özkaynak dünyası faydalı paralellikler sunuyor. Genç firmalar genellikle özgür nakit akışını ölçeklendirmek için yeniden yatırım yapar. Olgun şirketler ise bunu temettü veya geri alımlar aracılığıyla dağıtır.
Aşağıdaki grafik şirketlerin karları nasıl dağıttığını göstermektedir. Hem temettü hem de geri alım yapan şirket sayısı, şirketler yaşlandıkça artmaktadır.
Kripto projeleri için en önemli derslerden biri şudur: kendi olgunluk seviyeni bilmek, stratejik kararların temelini oluşturur.
Ancak, çoğu proje hangi aşamada olduğunu net biçimde analiz edemez. Bu da stratejilerin yanlış uygulanmasına yol açar.
Projenin içinde bulunduğu sektör de token ekonomisinin nasıl yapılandırılması gerektiğini doğrudan etkiler:
Bu durum, geleneksel teknoloji sektöründeki şu yaklaşımla benzerlik taşır:
“Harika bir çeyrek mi geçirdiniz? Kazanımı doğrudan hisse geri alımı yoluyla yansıtın.”
Temettüler kalıcıdır. Onları ödemeyi taahhüt ettiğinizde, piyasalar tutarlılık bekler. Buna karşılık, geri alımlar esnektir. Takımlara piyasa döngüleri veya token değerinin düşük olması etrafında zamanlama değer dağıtımı yapmalarına izin verir. Geri alımlar, 1990’ların ~20%’sinden 2024’te ~60%’a çıktı. Dolar cinsinden, 1999’dan beri temettülerin önünde yer almışlardır.
Ancak geri alımların da dezavantajları var. İyi iletişim kurulmaz veya uygun fiyatlandırılmazsa, uzun vadeli sahiplerden kısa vadeli işlemcilere değer transferi yapabilirler. Yönetişim sıkı olmalıdır. Çünkü genellikle yönetimin EPS’yi artırma gibi KPI’ları vardır. Karları dolaşımdaki hisselerden (dolaşımdaki hisseler) satın alarak payları satın aldığınızda, payı denklemde azaltarak EPS numarasını suni olarak şişirebilirsiniz.
Her ikisinin de yeri var. Ancak iyi yönetişim olmadan, geri alımlar sessizce içeridekileri zenginleştirirken topluluk kanar.
İyi geri alımlar üç şeye ihtiyaç duyar:
Eğer bir proje bunlardan yoksunsa, muhtemelen hala yeniden yatırım modunda olmalıdır.
Bunların hepsinin ortak noktası ne? Finansal tabanları güvence altına alınana kadar geri alım başlatmamalarıdır.
Kripto dünyası sık sık şeffaflıktan söz eder. Ancak bu şeffaflık çoğunlukla anlatının uygun olduğu zamanlarda seçici metriklerin paylaşımıyla sınırlı kalır.
Yatırımcı İlişkileri (IR), bu sektörde hâlâ göz ardı edilen ancak projelerin uzun vadeli sürdürülebilirliği için temel bir altyapı katmanı olmalıdır.
Projeler yalnızca gelirlerini değil;
Uzun vadeli inanç ve sürdürülebilir güven ancak bu şekilde inşa edilebilir.
Bu önerilerin amacı, “token değerini dağıtmanın en doğru yolu budur” demek değil.
Asıl mesele, dağıtım stratejisinin projenin olgunluk seviyesine uygun olması gerektiğini vurgulamaktır.
Ve kripto dünyasında bu olgunluk hâlâ son derece nadir bir durumdur.
Çoğu proje, hâlâ temel yapı taşlarını yerli yerine oturtmaya çalışıyor. Ancak doğru yolda ilerleyen, yani gelire, net stratejiye ve topluluk güvenine sahip projeler, bu endüstrinin uzun süredir ihtiyaç duyduğu kalıcı dijital yapılara (katedrallere) dönüşme potansiyeli taşır.
Güçlü bir IR sistemi, projeye sadece dışarıdan değil, içeriden de güvenlik sağlar:
Kripto projeleri için şeffaflık, yalnızca bir ideal değil, artık bir zorunluluk olmalıdır.
Gerçek anlamda yatırımcı güveni inşa edebilmek için IR yapıları aşağıdaki gibi görünebilir:
Eğer kripto token’larının birer “gerçek dijital varlık” gibi algılanmasını istiyorsak, projelerin de birer “gerçek işletme” gibi iletişim kurmaya ve raporlamaya başlaması gerekir.
IR, sadece yatırımcıya sunulan bir kolaylık değil; uzun ömürlü projelerin omurgasıdır.
Bu makale, Decentralisedco kaynağından alıntılanmıştır. İçeriğin tüm telif hakları yazarı Saurabh Deshpande’ye aittir. Telif haklarına ilişkin sorularınız için bizimle iletişime geçebilirsiniz.
Bu içerik yalnızca bilgilendirme amacı taşımaktadır ve yazarın kişisel görüşlerini yansıtır. Gate.TR’nin resmi görüşlerini yansıtmamaktadır. İçerikte yer alan marka, kurum, kuruluş veya kişilerle Gate.TR’nin herhangi bir ilişkisi bulunmamaktadır.
Bu içerik, yatırım tavsiyesi niteliğinde değildir. Dijital varlık alım-satımını teşvik etmeyi amaçlamaz, yalnızca bilgilendirme amaçlıdır.
Kripto varlıklar yüksek risk içerir ve ciddi fiyat dalgalanmalarına maruz kalabilir. Yatırım kararı vermeden önce kendi finansal durumunuzu değerlendirmeli ve kararınızı bağımsız olarak vermelisiniz.
Makalede yer alan veriler ve grafikler yalnızca genel bilgilendirme amacıyla sunulmuştur. Tüm içerikler özenle hazırlanmış olsa da, olası hata veya eksikliklerden dolayı sorumluluk kabul edilmez.
Gate Akademi ekibi bu içeriği farklı dillere çevirebilir. Hiçbir çeviri makale; kopyalanamaz, çoğaltılamaz veya izinsiz dağıtılamaz.